Cumartesi, Ağustos 30, 2008

The Precipice

Korkuyorum birçok şeyden. Olasılıklardan... Oldukları zaman kendimi kaybetmekten. Olduklarında ne yapacağımı bilememekten. Olduklarında delice mutlu olmaktan veya olamamaktan.

Tüm gece eğlenirken bir yandan da insanların çift olarak uyumlu görünmeleri gerektiğine ve bu uyumla birlikte gelen belli bir seviyede cool görünmeye ihtiyacı olduğuna kanaat getirdim. Düzgün cümle kuramamaktayım zira şu anda başım dönüyor ama yine de korktuğumu hissedecek kadar kendimdeyim. Mogwai sağolsun, soğuk duş etkisi görebiliyor bazen. Günde iki kez dinlediğimde son albümü, iki kez duş almış gibi hisedebiliyorum mesela. Soğuk bir duştan sonraki sulu sepken halime dönüşebiliyorum bazen.

Sonra übercool yaratık var bir tane. Kendisi Nada civarlarında benim gibi oradan oraya zıplamakta. Ama übercool Devendra tabii. He's the property of D. ve bugün kendisi benden birkaç kez bir şeyler isteyip, benimle çok kez göz göze geldi. Hatta ne zaman baksam bir şekilde bana bakar haldeydi. Daha çok korkar hale gelirim sanıyordum böyle durumlarda ama beni korkutan şeyler daha farklı şeyler. Saçmalamayayım bu halimle daha fazla.

Bazen kendi içimde bulunduğum durumdan soyutlanıp başka birinin ruh halini anlamak, satıraralarında saklanmış olan defektlerini bulmak o kadar zorlaşıyor ki kimseyle tek kelime konuşmayayım istiyorum çünkü konuşmak o insanla kendini bütünleştirmek demek benim için. O yüzden zamanında birkaç ay boyunca hiç gitmediğim yerlerde dolaşmışım gibi hissetmişliğim bile oldu. Sonra hiç gitmediğim bir yere karşı sevimsiz hislerle kalakaldım gerçi. O orada yaşarken ben de onunla yaşıyordum. O bütünleşmişlik hissi ne kadar güzelse aynı oranda korkutucu işte. Şimdi istemiyorum öyle korkunç şeyler. Dolabımdan Monsters Inc. yaratıkları fırlamasın. Herşey son zamanlardaki saçmalığı, gözden çıkarılmışlığı, umursanmamışlığı ile devam etsin. Taa ki artık merdivenden inerken dinlenen ve saçma sapan dansedilen Getting jiggy with it gibi gerizekalı şarkıların karmasını temizleme ihtiyacı hissetmeyene kadar.

We Can Have It dinlerken Cardinal Melon'uma buz kırmaya çalıştığım ve şarkıyı gülümseyerek dinlediğim o günkü kadar sıradan bir hayat diliyorum kendime. Öyle büyük heyecanlar ve saçma sapan, sonradan oramı buramı incitecek ve hatta tabiri caizse ağzıma sıçacak hisler içinde kalmayayım yeter ki. We Can Have It denen şarkıyı hayatıma sokan sayın Ma... Size sesleniyorum. İçime yerleştirdiğiniz gibi çıkarınız şu şarkıyı hayatımdan zira ölebilirim kan kaybından.

İyi geceler.

0 saçmalayan daha çıktı: