garip etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
garip etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Cumartesi, Ekim 11, 2008

Oradan Buradan

Bugün sabahın sekiz buçuğunda bazı insanların ne kadar garip olduğunu düşündüm. Evet, garip insanlar var haberiniz olsun. Başka birinden duymadan söyleyeyim. Bunlardan bazıları da özgürlük konusunda limitsiz olduklarını ifade etmek için ellerinden geleni yapıyorlar. Belli nedenlerle ve kurallar bağlamında bazı şeyleri yapmanın yanlış olduğunu düşünüyorsunuz mesela. Bunu ifade ettiğinizde olayı tüm bağlamlardan, kavramlardan ayırıp insanın her şeyi yapabileceğini ve bunları yapmasının doğal olduğunu söyler genelde bu insanlar ki evet teoride çok hak vermekteym bir çoğuna.

Bu insanlara göre özgürlükleri kısıtlanmış ve bu özgürlüklerin peşinde olan insanların, özgürlüğünü kısıtlayan tarafa dahil olan başkalarını öldürmesi çok doğal bir sürecin sonucuyken, Hitler Almanya'sındaki Yahudi Soykırımı insanlık ayıbı oluyor. Nasıl oluyorsa her anlamda bağımsız düşünceyi savunanlar, özgürlük peşinde olanların insan öldürmesini meşru bir eylem sayarken, Hitler'in kendi ülkesinin "refahı" (!) için yaptığı soykırımı kabul edilemez görebiliyor.

"Özgürlük" adına yapılan tüm eylemler haklıdır bu insanlar için sanırım. "E ama onlara hakları verilmediği için bu insanları öldürüyor onlar. Hem başkaları da onları öldürüyor" gibi bir söylemle de gayet basitçe işin içinden çıkıyorlar hatta. Hatta ve hatta, onların bağımsızlıkları adına konuşurken diğer tarafından onlara ettiği gerçekten de insanlık ayıbı sayılacak şeyleri güçlü birer argüman olarak kullanıyorlar. Ama savundukları kitlenin yaptığı eş değerdeki eylemler esnasında ağızlarını açıp tek kelime etmiyorlar bu özgürlük savaşçısı insanların yaptıklarının onlara yapılanlarla aynı şey olduğuna dair.

Bu çok kaba ama nedense pek bir yerine oturan bir örnekle açıklanırsa eğer, çocukların birbirleriyle ettiği kavgalara benziyor bence. Diyelim ki, Ali ve Mehmet Mehmet'in evinde oyun oynarken, Mehmet çok sevdiği ve uğruna ailesinin istediği bir çok şeyi yaptığı ve sonunda kendisine alınan oyuncağını arkadaşına gösteriyor. Ali oyuncağa bayılıyor ve onunla oynamak istiyor. Mehmet de diyor ki, "oyna ama zarar verme, şurasını kıvırma, burasını bükme, çizme çünkü ben öyle yapmıyorum." Ali bu durumdan hiç hoşnut olmuyor ve biraz oynadıktan sonra Mehmet'in ona tek kelime etmemiş olmasına rağmen, oyuncağın kendisine ait olamayacağı fikriyle ufak bir kıskançlık krizine kapılıp oyuncağı çantasına atıyor çaktırmadan ve evine götürüyor. Mehmet drumu anlayınca, sinirle anne babasına durumu anlatıyor. Devreye anne-babalar giriyor. Telefonlar açılıyor. Ali'nin ailesi Ali'ye oyuncağı sorduğunda güç bela ikna ediliyor doğruyu söylemeye ama ekliyor da tabii: "Ama bana oynatmadı oyuncakla ben de sinirlendim aldım. Artık benimdir oyuncak."

Anne-baba bu durumda Mehmet'inkileri arayıp "Çocuğunuz oyuncağıyla oynatmamış bizimki de almış eve getirmiş kızarak" dese ve üstüne de "Oyuncak artık Ali'nin bu yüzden" diye eklese, Mehmet'in ailesinin tepkisi ne olurdu?

Bu soruya bu yukarda anlattığım tipteki özgürlükçü insanın "Mehmet de oynatsaydı adam gibi, ne o öyle onu bozma bunu kırma diye çocuğu engellemek. İyi yapmış Ali" diye cevaplaması beklenir ama böyle bir cevap verebilecek bir insan evladı olacağını düşünmüyorum zira hepimizin en azından takıntıları vardır. Mesela ben kitaplarıma insanların dokunmasından pek hoşlanmam ve bu yüzden özen gösterilsin isterim. Özellikle de resimli olan kitaplarda resim üzünde parmak izi kalmamalıdır. Bunu da kitabı onlara verdikten sonra söylerim ki benim gösterdiğim özeni onlar da göstersinler.

İşte bu noktada kendini gayet liberal olarak değerlendiren biri olmama rağmen aklım karışıyor; böyle aileler yoksa, örneği büyüttüğümüzde neden böyle insanlar ortaya çıkabiliyor. Niye olay insan öldürmenin her ne koşulda olursa olsun adice olduğu fikrini kabulenebilmeye gelemiyor da hala dişe diş mantığını meşru kılabiliyor bu zeka dolu insanlar. Niye sağ görüşlü biri yapınca "aşağılık", sol görüşlü biri yapınca "özgürlük savaşçısı" oluyor? Her ikisi de aşağılık ve hiçbir sebeple yapılmaması gereken şeyleri yapmışlar aslında.

Bu sebeple, buradan "Cehennemde yanın" demek istiyorum insan öldürmeyi nedenlere bağlayarak haklı çıkarma çabasında olanlara veya taraftarı olduğu grup öldürünce sessiz kalıp, zaman geçince onları hala hiçbir şey olmamış gibi savunabilen siniklere, ama ona bile vicdanım el vermiyor.

Perşembe, Ocak 31, 2008

"that i would be good"

Bugün Muzaffer'e takım elbise alma maceramız sonrasında babamla alışverişe çıkmayı ne kadar özlediğimi farkettim. Ona kıyafet bakmayı, kravatının rengine beraber karar vermeyi, ayakkabı beğenmeyi... Bana "bu nasıl kızım?" deyişini hatta. En kısa zamanda yapmak lazım.

Yorucu bir alışverişti ama çok da eğlenceliydi. Hep sevmişimdir bir erkeği giydirmeyi, ona bir şeyler beğenmeyi. Nihayet amacımıza ulaştık biz de. Lacivert mi siyah mı temalı ufak çaplı inatlaşmalar yaşadığımız satış görevlileriyle dolu bir günü geride bıraktık. Hedefe ulaştık. Mutluyuz.

Evde tekim bu aralar. Kızkardeşlerim anne-baba yanındalar. Ben ise Paul ile evimde takılmaktayım. Bir yandan özlemişim tek kalmayı, diğer yandan yalnız kalmanın ciddi yalnızlığı canımı sıkmakta. Ama seviyorum bu hissi neyse ki. Yalnızlık ömür boyu hem, değil mi?

Sadece şöyle bir şey var... Ne zaman yalnız kalsam kendimi o andaki en olumsuz hissin peşine takıp onun beni sürüklediği yerlere gitme eğilimindeyim. Bunu pek sevmiyorum. Gerçi eskiye nazaran daha iyiyim tabii ki. Beni sevdiğine kendini inandırmış insanlarla beraber olacağıma gerçekten seven yoksa tek takılmak olabilecek en doğru ve sağlıklı şey sanırım. Bunu arada kendime tekrarlayabiliyor oluşum da kişisel başarılarımdan biridir son zamanlardaki.

Dün gece The Fountain'ı izlerken, filmi ilk izlediğim zamana geri gittim. 25 Temmuz'muş sanırım. O anlarda filmi kayıp bir varolan ilişkinin gölgesinde değerlendirmişken, dün gece kayıp bir yok olan ilişkinin ardından izlemek çok garip hisler içine soktu beni. Bir daha göremeyeceğim bir adamı arada hatırlamak, o 25 Temmuz gecesi yaptığımız uzun telefon konuşmasını anımsamak garipti.

Her şey garip zaten bu aralar...