nefret etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
nefret etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Pazar, Nisan 26, 2009

"He had chicken liver-balls"

Kafası koparılmış ve bir poşet içinde çöp konteynırına atılmış bir kızla alakalı olarak sorular sorulduğunda, köşeye sıkıştığını anlayınca "Ailesine sordunuz mu niye takip etmiyorlarmış" diyebilecek kadar pervasız ve daha burada sayamayacağım kadar kötü sıfatların isminin önüne eklenebileceği bir emniyet müdürü var İstanbul'un. Bilirim ki beddualarım tutar ve diyorum ki bu kötücül ve kontrol deliliğinden muzdarip benliği bir gün gözardı edip kaçırdığı bir hata ile en az bu kızcağızın ailesinin yaşamış ve bu kafa yapısına sahip olanların etik dışı uygulamaları ve iş bilmeyişleri nedeniyle hala yaşıyor olduğu kadar acıyla kıvranır yakın zamanda.

Öyle bir ülkede yaşıyoruz ki maalesef, başımızda bir şekilde çöreklenmiş insanlar hep böyle durumlarda en olmadık tepkileri verebiliyorlar. Nitekim yine doğalgaz sızıntısından zehirlenen gençler için yine bu türden insanlar(hmm) ve dahi yetkili kurumun başındaki insan(hmmmmm) tarafından bu insanların yılbaşı eğlencelerine bulaşılarak suçu ölenin üzerine atma gibi bir tutum sergilenmişti.

Artık istemeyerek de olsa maalesef kanıksamak durumunda olduğum bazı gerçekler var bu ülkeyle ilgili. Eşcinselsen, içki içiyorsan, herhangibiryaştasevgilisahibiolupcafelerdeordaburdasürten bir dişiysen veya kızlı erkekli gruplar halinde mutlu olmaya ve eğlenmeye çalışan bir insansan (ama cennette huriler nuriler kol geziyordu hani, nasıl bir yer orası?!) o sırada, ekonomik veya politik olarak senden daha üstün bir ünvana sahip olan herhangi bir insanın seni keyfine göre doğrayıp öldürmesi, bu yukarıda saydığım özelliklere sahip oluşunla meşru hale getiriliyor. Eh tabii "Allah'ın sopası yok"çuların hüküm sürdüğüm bir toplumun ahlakı ancak bu noktaya kadar gelebiliyor. Vicdanları paralize olmuş insanlardan veya "Allah"ları her nasılsa her güce sahip olup da bir sopayla insanın kafasına vurup, çocuğunu kendi çapında hınzırca severek ikaz eden bir varlık olmaktansa, kendini saklayıp doğalgaz bacasına sızarak onların canını alan veya küçük bir çocuğa başka bir küçük çocuğun kafasını koparttıran ve çöpe attıran bir "Allah" olmayı seçerse, o "Allah"ın kullarından da başka yorumları duymak istemek benim ahmaklığım.

Aynı Allah'ın bu insanlara aynı türden acılarla uzuuuuunca bir ömür vermesi en büyük dileğim.

Çarşamba, Nisan 01, 2009

Sarı, kırmızı, turkuaz

Bu aralar bir renkli giyiniyorum ki sormayın. Dün parlak sarı bir elbise, hatta tam olarak Björk'un "It's Oh So Quiet"indekinden, nar çiçeği kırmızı bir hırka ve turkuaz rengi atkımla pek eğlenceli bir görüntü çizmekteydim.

Velhasıl yanlış zamanda yanlış bir iş yapmış olduğumu anlamam pek geç olmadı. Öğleden sonra derslerimi bitirmiş ve arkadaşlarımla keyifli bir yemek yedikten sonra, bir gün geciktirdiğim su faturasını yatırmak için yola koyuldum. Kulağımda müzikle ilerlerken koca bir kalabalığı görmemle olmamam gereken bir yerde olduğumu farketmem bir oldu. Muhsin Yazıcıoğlun'nun cenaze töreninden çıkan yaklaşık bir milyon insan Beğendik'te Sıhhiye'ye doğru giden yolu kaplamıştı. Artık nasıl sloganlar atıyorlarsa, yüzlerinde kin ve nefret vardı üzüntüden çok. Kulaklıklarımı çıkarmak bile istemedim ve kalabalığı yara ara geçmeye çalıştım oradan. Eğer bekleseydim zaten sanırım en az bir saat bekleyecektim insan selinin durmasını. Yalnız tabii bu kin ve nefretin bir kısmını da kıyafetlerimle ben üzerime çektim sanırım. İnsanların ellerini kollarını kaldırarak ülkücülere ait işaretler yaparak bağırıp çağırdığı bir ortama o halde mini elbisem ve o renklerle girmiş olmam baya canlarını sıktı. Bana doğrultulan bakışların hepsini tek tek fotoğraflamak isterdim aslında. Liderleri belledikleri insanın kötü bir kazada ölmüş olmasına rağmen, o halde bile bazılarının üzüntü duymak yerine delice bir nefret hissiyle oraya buraya laf atmaya, saldırmaya can atıyor olduğunu görmek epeyce can sıkıcıydı.

O sırada en mantıklı şey her nedense babamı aramak gibi geldi, aradım. Herhalde uzaktan da olsa güvenlik desteği istedim. Babam sesleri duyunca hemen oradan uzaklaşmamı söyledi tabii. Ben de olabildiğince hızlı ilerliyordum zaten. O sırada o tarafa giden polisleri görmek ise ayrıca can sıkıcıydı. Dönüşü de aynı yerden yapmak zorunda kaldım ve aradan geçen 15-20 dakikaya kadar hala hiçbir şey değişmemişti. Hala minik adımlarla ilerleyen o insan kitlesini bir kez daha geçtim kazasız belasız. Sonradan aklıma geldi ki üzerimdeki turkuaz renkli atkıyı yeşil olarak gördülerse, o rengin üzerimdeki sarı ve kırmızı renkleriyle bileşimine rağmen, oradan sağ çıkabilmiş olmamın şükredilesi olduğuna kanaat getirdim.

İlginçtir ki son zamanlarda insanların birilerinin ölümünü, kendi fikirlerini ve ideolojilerini ortaya koyma fırsatı haline getirdiğini görüyorum sürekli. Ağzına ideoloji kelimesini almamış insanlar bile öyle galeyana gelmiş, öyle ayrımcı ve nefret dolu halde ifade ediyor ki düşüncelerini, artık o ideolojilerin düşünce ürünü olduğunu söylemek imkansız oluyor. Hissel çalkalantılarla ne söylenecekse söyleniyor, hedef kitlenin sinir olabileceği ne varsa söyleniyor. Ölen insanın düşüncelerini benimseyenler bile gönülden bağlı olduklarını söyledikleri o insanı unutuyor. Olaylar bambaşka yerlere taşınıyor. Dün gördüğüm olumsuz bakışlar karşısında kendi bakışlarımı ve dilimi kastre etmeye, kulaklarımı ise müzikle sesi sonuna kadar açarak boğmaya çalışırken gördüğüm kötücüllüğü oradaki insan sayısıyla çarpıyorum. Bunu yaptığımda bu ülke insanlarının içindeki nefretin ufacık bir çarpışma anında neye dönüşebileceğini düşündükçe buralardan uzaklaşmak istiyorum. Uzaklaşmak hiçbir şeye çare değil onu da biliyorum. İnsanları bu hale getiren her şeye ve herkese lanet okumanın şu an yapılabilecek en mantıklı şey olduğunu sanıyorum.

Pazar, Kasım 02, 2008

"I've been told that this will heal given time"

Hala üşüyorum. Titriyorum hatta üşümekten. Broken Heart denen Spiritualized'ın aşağılık şarkısını bir senedir dinliyorum. Koca bir bir sene! Hiçbir şey değişmedi. Hala üşüyorum.

Delice Glissando dinlemekteyim bir de. Canım sıkıldıkça çerez gibi Grekken tüketiyorum. Az önce şarkıyı değiştireyim dedim. Demeseymişim keşke... Broken Heart'ı açtım işte. Sonunda bu hale geldim. Bazen çok anlamsız işler yapabiliyorum ben.

Ha bir de, başlıktaki cümle yalan. Sakın inanmayın. Hiçbir şey değişmiyor. Değişir tabii belki; o da ömür yeterse veya hafıza silinirse.

Nefret hissini hayatıma sokan şeylerin hepsi için kocaman belalar okumaktayım. Umut ediyorum ki hepsi birer birer tutar.

Amin.

Perşembe, Ocak 17, 2008

"We were made to fit together"?!

Bugün sol elime biri büyük üçü küçük olmak üzere dört farklı yere yıldızlar çizdim.

Eskiden daydreamlere kapılma fikri korkutucu gelirdi. Sırf hayal ettiğim için bir şeylerin olmayacağından korkardım. Şimdi korkacak kadar istemiyorum bir şeyleri sanırım ki arada kaptırıp gidiyorum öyle. Beden-ruh senkronizasyonunda bozukluklar yaşıyorum ve bunu umursamıyorum. İnsan gerçekten de kaybedecek bir şeyi yoksa rahatlıyormuş.

Bir de bugün kendi kendime arada bir şeyler karaladığım günlüğüme şöyle bir şey yazdım:

"Bana ´seni seviyorum` dedikçe, ona ´senden nefret ediyorum` dedim. Nefretin gerçeği insanın gerçekten sevdiği kişiden ettiğiymiş; onu gördüm."

Öyle buyurmuşum.

Perşembe, Aralık 27, 2007

Nefret

Hiç kimseden bu kadar nefret etmemiştim sanırım. Bu çok ilginç bir durum çünkü normalde kimseye veya hiçbir şeye karşı böyle yüksek şiddette bir his beslememiştim. Buna sevgi de dahil. İçimde hissettiğim şey zaten soğuk olan ellerimi buz gibi yaptı. Üzerime battaniyemi aldım, kalın bir şeyler giyindim ama hala üşüyorum. Bu buz gibi bir hismiş. Soğuk değil, buz. Dünya üzerinde böyle bir soğuk var mıdır onu da bilmiyorum.

Birinin başka birine karşı hissettiği bir nefret, kin, garez vardı, bana anlatırdı. Sen o içindeki hissi al onu çarp aklına gelen en büyük sayıyla, o bile yetmez içimde sana karşı olan nefreti anlatmaya . Kendimi nefret hissinden dolayı dark side'a geçmiş olan Anakin gibi hissediyorum. Bu hisle insan başa çıkamıyor. Tüm benliğini kaplıyor. Bu aralar bana bulaşmasın o yüzden kimse. Hiç sağlıklı değilim. Dark side'a geçtim haberiniz olsun.

Sonum hayır olsun.