halfawake etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
halfawake etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Perşembe, Ekim 30, 2008

"You were on fire as they ran to hold the flames...

... We did not see, so the water never came" diye bitiriyor Floods'ı Glissando. Bu grubu gittikçe daha çok seviyorum.

Amasra'ya gittim, gittik.

Neler gördüğümü anlatıp hatta birkaç fotoğraf da buraya eklemeden önce aklıma bir şeyler geldi yolda uyku-uyanıklık arasında; onlardan bahsedeyim diyorum. "Halfawake" halde olduğumdan tam hatırlayamıyorum ama kendi kendime bir şeylerle ilgili genellemeler yapmaya çalışırken kulağımda Deerhunter ile, bir süredir öznesi "Bazı insanlar" olan cümleler kurmak yerine, "Bazen, insanlar" diyorum. Böylece değişkenliği "insan"ın sırtına bir yük olarak bindirmeyip, suçu veya sevabı tamamen zamana atıyorum. Herkesin her şeyi yapabildiği ve bu her şeyi yapabilme halinin sadece zamana bağlı olduğunu kabul etmiş olmalıyım. Bu iyi bir şey.

Geçende bir hikaye duydum. Bir kızla ilgiliydi. Kızın delice sevdiği, beraberlikleri boyunca kendisi de dahil olmak üzere türlü hediyeler verdiği sevgilisi kızı terkettiğinde, geride ona o ana dek onun için aldığı tek şey olan prezervatif kutusunu bırakmış. Kız bir süre bu durumun böyle olduğunu farketmemiş. Yani aslında farketse bunu, her şey bu kadar süre boyunca canını böylesi sıkmayacakmış. Biraz canı acıyacak ama sonra geçecekmiş. Hem zaten daha fazla ne kadar acıyabilirmiş canı o kötü ayrılıktan sonra. Sonra hikaye boyunca (eski) sevgilisinin hayaleti onu bırakmıyor, evin içinde orada burada sürekli takip ederken, evin içindeki böceği takip edip yuvasını bulmaya çalışmak gibi bir şey denemeye karar veriyor kız. Sonra hayaleti takip edip anılar içinde gezinirken, bu detay kendini yola attığı ufak ufak yemlerle bulduruyor. Hayalet o prezervatif kutusunun atılmasıyla yok oluyor. Her şey daha olduğu gibi görünüyor.

Bu aklıma geldi işte Amasra'ya giderken kulağımda yine güzel müzikler varken. Bir kutunun atılması ne işlere yarayabiliyor aslında dedim. Dönüşte de benim de atacak bir şeylerim olmalı diye düşünüp, eve geldiğimde odama girdim ama blog yazmaktan başka bir şey yapmıyorum. Belki atarım.

Bir sonraki yazımı Amasra'ya ve fotoğraflara ayırmak istiyorum zira çok keyif aldığım güzel bir günü geride bıraktım. Özellikle U.'a ve başımı koyarak uyuduğum omzuna teşekkürlerimi iletmek istiyorum.

İyi geceler.

Perşembe, Aralık 06, 2007

Etrafında Dönülemeyen Yıkık Bir Kule

27 yaşıma tam "27 yaş sendromu"na sebebiyet verecek, üstüne bir de bu sendromun geçerliliğini destekleyebilecek kadar güçlü argümanlara sahip olarak başladım. İki gündür "half-awake" - nasıl da kullanırdık di mi?- gezerek yaşamıma devam ediyorum. Arada nefes alıyorum. Üstüste aldığım kararlar domino etkisiyle birer birer devrilirken, hemen renovasyon çalışmaları başlatıyorum içimde. Dolmabahçe Sarayı gibi. Birisi bu gibi büyük yapıların renovasyonu daha bitmeden, yeniden başladığını söylemişti. Aynen öyle işte...

İçimden de diyorum ki her seferinde "pes etmemeliyim". Sonra bir an geliyor, içimden köprüler kuruluyor başka bir yerlere gidiyorum. Gittiğim yerdeki kulenin etrafında koşturmaya çalışırken her seferinde görmek istemediğim -tam da görmeye en çok ihtiyacım olduğu için- bir yüz karşıma çıkıyor. Karşıma çıkan imgenin içinden geçemiyorum. Yanından kıvrılarak dönmeye devam edeyim derken çoğalıp duruyorlar. Onlara değmeden geçilemez bir hale geliyorum sonra. Her dokunuşta farklı bir yere gidiyorum. Bir mağazadaki obsesif bir tezgahtarın paket yapmadaki aşırı titizliği, yanımda o, gülümseyerek birbirimize bakıyoruz. Aniden bir diğerine dokunuyorum, beni deniz kenarındaki bir sabah kahvaltısına, bir sonraki burnunun yanakla birleştiği yerden bu yüzü öptüğüm bir ana, oradan taksideki bir elele geçme anına, sonraki kaçırılan bir çift gözün farkediliği ilk ana, hemen ardından "o zaman dışarda yaparız biz de", sonraki ise "gidene kadar :)", beraber kurulan ve artık hiç gerçekleşemeyecek bir konser hayaline... En çok da bu acıtıyor belki de, son bakışma anından hemen sonra...

Sonrası mı?

f
r
e
e
f
a
l
l
i
n
g

complete...