koku etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
koku etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Cuma, Aralık 12, 2008

Friday 5th: Goodbye Poetry

Sabahtan beri bir Squarepusher'ın Iambic 5 Poetry'sini bir de iLiKETRAiNS'in muhteşem Friday - Everybody Goodbye'ını dinleyip duruyorum. İkisi de dinlenirken aynı türden başka bir şarkıya geçiş imkansızlaştı bugün. İkisi ne alaka tabii ama olsun. Seviyorum, siz de dinleyin.

Günlerdir yaptığım tek şey akşama kadar evin muhtelif yerlerinde zaman geçirmek, ev içinde yapılabilecek her şeyi yapmak ve gece de kardeşimle oturup film izlemek olduğundan yazacak bir şey bulamıyorum. "I'm not living, I'm just killing time" hesabı ama literally ve depresyon çağrışımlı olmayanını yaşıyorum şu anda.

Güzel müzikler de dinliyorum tabii ama bu kadar tatil sıktı beni epey sanırım. Tatil sonrası işime gücüme asılacağım iyice. Bu iyi bir şey tabii... Biraz da isteklerimi gözden geçirsem ve onları uygulamaya koysam artık fena olmayacak ama neyse...

Haftalar geçiyor ve ben sigara içmiyorum. Aslında şöyle içiyorum... Ama eskiden her gün bir paket alırken artık paket almak bir kenara, gidilen yerlerde kahve veya içki eşliğinde bir hadi bilemedin iki sigarayla günü kapıyorum. Aklıma bile gelmiyor oluşu şahane sigaranın. Bir de Djarum Black almıştım 1,5-2 hafta oluyor, onu arada yarım yarım içip söndürüyorum. Hala paketin içinde on tane duruyordur. Gurur tablosuyum adeta!

Zeitgeist'i izlemek gerek. İkincisini de izlemek gerek. Sorgulamak da gerek tabii. Olsun, izleyin henüz izlemediyseniz.

Bazen bazı kokular geliyor burnuma. O kadar ilginçler ki... Sonra rüyalarım yine sapıttı. Bir süredir ne güzel istediğim gibi her şey rüyalarımda derken, yine absürd görüntüler, istenmeyen hisler deneyimliyorum. Hoş değil ama neyse ki çabuk geçiyor kötü tatları. Dudağıma naneli rujumsu şeyden sürüyorum ve soluduğum nane ve dudaklarımdaki buz gibi his beni kendime getiriyor her seferinde hiç geç kalmadan.

Çok sıkıldım yazı yazmaktan yine bu ara hep olduğu gibi. Görüşürüz yine.

Pazar, Mart 23, 2008

"not anymore"

Günler geçiyor... Her şey geçiyor...

Aylardır takılmamış perdem annem gelmeseydi Paul'e yataklık yapmaya devam edecekti. Hızla devam ediyorum her şeye. Ummadık kişilerle görüşüyorum. Ummadık sözler duyuyorum. Yıllar sonra aynı sözleri işittiğime şaşırıyorum. The Dø dinliyorum. Ona buna bağırıp çağırıyorum bazen de. İçimdeki suçluluk hissi azalıyor biraz da olsa bazen. O zamanları seviyorum.

Hayatımda eskisi gibi olan pek bir şey kalmadı sanırım. Kafa karışıklığım bile hayatımı etkilemeyecek düzeye indi artık. Eski o "herşeyerağmenkendiniveren" çocuktan eser kalmadı. Kocaman olmuşum artık herhalde. Hiçbir şey yeteri kadar heyecanlandırmazken, hiçbir şey yeteri kadar üzemiyor. Nasılsa artık iki uç için de son noktayı görmüş olmalıyım diyorum.

Çarşamba sabahı İstanbul'da olacağım. Bir gün boyunca kendi halimde takılacağım. Gece de dönmeyi planlıyorum. Güzel bir gün ve akşam istiyorum bu haftadan.

Sesini unutmuşum bugün salonda uyuklarken farkettim. Bir insanın sesini ve kokusunu unuttuğumda onun hayatımdan silinip tamamen yokolmasına çok az kalmış demektir diye düşünmüşümdür hep. Sonunda bu noktaya gelmişim, uyku ve uyanıklık arasında gidip gelirken farkettim. İyi hissetmekle beraber, uzunca bir süre sadece sesi ve hayaliyle hayatıma anlam katabilen bir şeyi kaybetmiş olmanın ağırlığı da var üzerimde. Artık ne sesi var kulaklarımda, ne de hayali var uyumadan önce. En fazla uyumadan önce yazılan bir yazının içinde birkaç kelime olarak varlığını hayatımda sürdüren bu şey yakında tamamen gidecek gibi bir his var içimde. Nasılsa ruhu duymuyor diyip buraya son noktayı koyayım.

"O yaşadığımız boynumda bilmece gibi bir düğüm" demiş ufak bir kadın bir yerlerde eski bir zaman. Tesadüfen buldum.

Annem iyi ki burada.
Yatıyorum.