özür dilemek etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
özür dilemek etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Salı, Aralık 16, 2008

"Özür değil, paylaşma"

Radikal'den Nuray Mert'i pek sevmiyor olmam, kendisinin bugün Ermenilerden özür dileyen kampanyaya dair yazdığı bu yazıyı okurken "Evet, evet" diye içimden tepki vermemi engellemiyorsa, bunu buraya da eklemeliyim diye düşündüm.

"‘1915’te Osmanlı Ermenilerinin maruz kaldığı Büyük Felâket’e duyarsız kalınmasını, bunun inkâr edilmesini vicdanım kabul etmiyor. Bu adaletsizliği reddediyor, kendi payıma Ermeni kardeşlerimin duygu ve acılarını paylaşıyor, onlardan özür diliyorum’.
Bir grup aydın tarafından hazırlanan ve imzaya açılan bu metin bana ulaştığında imzalamadan, üzerine not düşmek ihtiyacı hissettim. İtiraf edeyim, genelde romantik bir insan olmadığımdan olsa gerek, milli duygularım zayıftır. Milli maçlarda heyecanlanmam, Türkiye veya Türkler üzerine söylenen her şeyi üzerime alınmam, yurtdışında bir vesileyle muhatap olduğum, orta tahsilli Batılıların, Türklere dair önyargıları beni yaralamaz, bunları değiştirmek için kendimi paralamam. Aslında tam da bu nedenle, son zamanlarda yaygınlaşan ve özetle, Türklerin, neredeyse,dünya tarihinin en kusurlu milleti olduğu şeklinde tezahür eden abartılı özeleştiri hezeyanını anlamakta zorlanıyorum.
Türkleri, Türklüğü dünyanın merkezi olarak gören, toz kondurmayan, kaşının üzerinde gözün var dedirtmeyen sığ ve kaba milliyetçilik tanıdık bir garabet. Şimdi, tam tersi istikâmette, ‘aydın Türk’lerin ‘tarihsel utanç’lardan sıyrılarak, kendilerini iyi, medeni hissetmek için başlattıkları başka bir garabet söz konusu. Bu ‘iyi ve medeni hissetme ihtiyacı’ndan kastettiğim de, aslında Batılıların gözünde ‘iyi ve medeni’ olmak. Zira, aksi söz konusu olsaydı, Tuzla tersanelerinde ölenler adına da çok utanç duyulup, uluslararası kampanya başlatmak gerekirdi. AB, bu ölçüde büyük bir rezaleti çok mesele yapmadığı için bizde de, o ölçüde tepki gördü, kapandı. Ama, şimdilik bu konuyu bir kenara bırakıp, söz konusu tartışmaya ve metne dönelim.
Öncelikle, Türklerin (eğer öyle homojen bir gruptan söz edilebilirse) tarihin diğer ırk/millet/-grupları (ne derseniz deyin) içinde sıradan bir yeri olduğunu, sevap ve günahlarının da, bu çerçevede değerlendirilmesi gerektiğini hatırlamakta fayda var. Ancak bu türden bir soğukkanlılıkla, yakın tarih değerlendirmelerinde milliyetçilerin savrulduğu güzelleme ve kusurları inkâr sığlığının tam tersi istikâmette, ama onun simetriği bir sığlığa savrulma tehlikesinden korunabiliriz.
Ermeni katliamı konusundaki tartışma uzun, kısaca, bu çerçevede imzaya açılan metne dönersek, metne ilişkin tek itirazımın son cümlenin devamındaki ‘özür dileme’ olduğunu belirtmek istiyorum. Özür dileme konusunda tutukluğum olduğu için değil, kimin adına kimden özür dilemek durumunda olduğumu kavramakta zorlandığım için.
Kendimizi nasıl tarif ediyoruz, ‘Türkler’ (veya Türkler ve Kürtler) adına mı özür diliyoruz? Kimden özür diliyoruz? Bu felaketten kurtulanların ailelerinden mi, tüm Ermeni ırkından veya milletinden mi? Bir kere, milli veya etnik aidiyet adına, başka bir milletten özür dileme işi beni çok rahatsız ediyor. Milletiyle övünmekle, milleti adına özür dilemek arasında, insanın kendini etnik aidiyetiyle tanımlaması açısından hiçbir fark yok. Diğer taraftan, sadece Türkiye ve bu konuya mahsus değil genel olarak, bu ‘özür dileme çağı’ veya ‘özür kültürü’ ve kampanyaları başlı başına sorunlu. Batılı emperyalist ülkelerin başlattığı bu türden temize çekmeler, tarihin asıl karanlık noktalarını göz ardı etmekten başka işe yaramıyor.
Son olarak, işin sonunda bir de, ailesi yok olup, bir şekilde Müslüman (dolayısıyla Türk) olmuş Ermenilerin torunların, bugün ‘Türk’ olarak, soyu sopu Ermeni felaketinden hiç zarar görmemiş tuzu kuru Ermenilerden özür dilemesi gibi bir garabet var. Biliyorum, genel tartışma içinde, bu bir teferruat. Ama politik şarlatanlıkların insanlığa dair meseleleri nasıl teğet geçebildikleri, bu türden teferuatlar çerçevesinde daha iyi hissedilebiliyor.
O nedenle dikkate alan olur mu bilmiyorum, ama metni özür kısmı olmadan aşağıdaki şekliyle imzalamak istiyorum.
“1915’te Osmanlı Ermenileri’nin maruz kaldığı Büyük Felâket’e duyarsız kalınmasını, bunun inkâr edilmesini vicdanım kabul etmiyor. Bu adaletsizliği reddediyor, kendi payıma Ermeni kardeşlerimin duygu ve acılarını paylaşıyor(um)”."

http://www.radikal.com.tr/Radikal.aspx?aType=YazarYazisi&Date=&ArticleID=912950

Cuma, Aralık 05, 2008

Teşekkür ve Özür

Ben bugünü doğumgünümden dolayı kendi "thanksgiving" günüm ilan ettim. Malum her gelen mesaja veya telefona karşılık bir teşekkür ediliyor haliyle. Yalnız benim gündemimle sözlük ve hatta ülkenin gündemi haliyle denk olmuyor. Büyüdüm ve dünya etrafımda dönmüyormuş onu farkettim bugün!

Neyse bugün sözlükten gördüğüm kadarıyla Ermeni Soykırımı'yla ilgili birkaç aydınımız Ermeni Soykırımı'yla ilgili bir tür "özür dileme" kampanyası başlatmışlar. Kapmpanya metninde de şöyle cümleler varmış sanırım: "1915’te Osmanlı Ermenileri’nin maruz kaldığı büyük felaket’e duyarsız kalınmasını, bunun inkar edilmesini vicdanım kabul etmiyor. Bu adaletsizliği reddediyor, kendi payıma Ermeni kardeşlerimin duygu ve acılarını paylaşıyor, onlardan özür diliyorum."

Şimdi "aydın" denen kesimin böyle bir işe girişmelerindeki amaç "Biz aydınız, bakın bu kampanya da çoğunluğa uymadığımızın, günümüz aydınlarında default bulunan rahatsızlığın bizde de olduğunun kanıtı, e evet doğru bildiniz; bizi aydın kılan şey tam da bu. Bir tek biz düşünüyoruz böyle şeyleri böyle abuk bir ülkede. Bir tek biz görüyoruz insanların gözardı ettiklerini. Çok gelişmiş vicdanlarımızla insanların gözlerini açıyoruz, akıllarına ışık tutuyoruz ki farkına varsınlar" tavrını insanların gözüne gözüne sokma, en olmadık zamanda bunu kanıtlama istekleri gibi geliyor artık bana.

Evet, ben de bu meselede soykırımın yapıldığına inananlardanım. Ama bunun için özür dilemesi gereken veya daha doğru bir tabirle özür dilemekten daha çok "gereğini" yapması gereken hükümetler ve devletlerdir. Benim veya soykırım yapıldığına inanıp da bunu lanetleyenlerin insanların, o zaman bu soykırımı yapanların düşünce düzenine sahip olmadığı kesinken, neden Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak Ermenilerden özür diliyoruz, bunu bir türlü anlayamıyorum. Madem bu kadar aydınsınız o zaman devlete kafa tutun, insanları imza atmaya yönlendirip daha da kutuplaştırmayın. O imzayı atmayan ve atmak istemeyen insanların en azından yarısı soykırım fikrine tersken, sanki imza atmayanları ilgisiz, pasif veya faşist olarak etiketlemeye kimsenin hakının olmadığını düşünüyorum. Benim vicdanım soykırım fikrini tümden reddettiği için rahat zaten. Madem ortada devletler arasında bir anlaşmazlık var bu konuda, madem biz Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları olarak o soykırımı yapmamışız, o zaman bireye veya topluluklara düşmez diye düşünmekteyim bu özür dileme işi. Ortaya çıkması gereken ve kabullenilmesi gereken bir soykırım var ise ki evet var bence, bunu belgelerle insanların ve devletin gözüne sokarsınız, sessiz sessiz orada burada lafla sözle olayı yaymaya çalışarak, orada burada "aydın" etiketi avına çıkmış gibi imza toplayarak yapamazsınız. Ne olacak yani, vicdanlarımız mı temizlenecek, her şey daha mı doğru olacak, soykırım kabul mü edilecek o kampanya sonunda? Bu tıpkı aynı aydın kafaların Facebook'ta sıklıkla eleştirdiği ve dalga geçtiği "Atatürk'e dünyanın en iyi lideri diyen 2897289729837 kişi bulabilirim (arkadaşına yollamayacaklar katılmasın" tadındaki grupların işlevsizliğinde bir adımdır. Başında Baskın Oran var diye daha farklı bir anlama sahip olamıyor maalesef bu tür girişimler. Türkiye'de "aydın" sıfatıyla anılan insanların sahip oldukları, Avrupa'ya ayak uydurunca, dediklerini sorgulamadan kabul edince daha aydın olacaklarına dair yanılsama ne zaman sonlanacak acaba? Aynı aydınlar Asala'nın operasyonlarını da büyük ihtimalle kendilerine soykırım yapıldığı kabul edilmeyen ve ezilen Ermenilerin seslerini duyurma çabası olduğunu da düşünüyorlardır yoksa biraz da seslerini bu yönde çıkarıp en azından eşit bir çaba gösterirdi iki ülke arasındaki bu sorunun çözümüne yararlı olmak adına.

Bir de tabii eğer amaç bu soykırımı kabul ettirmekse, kabul edenleri bir araya toplayarak yapılmaz bu iş. Akla inanan aydınlar oalrak yine o aklı kullanarak bunu reddeden insanları anlayıp onlara karşı argümanlar sunarak, kabul ettirme gibi bir yol seçilmesi gerekiliyor. Keşke daha adam akıllı adımlar atabilen aydınlarımız olsaydı da devletçe Ermeni Soykırımı'nı kabul edebilseydik. İnsanların birbirlerine karşı olan halihazırdaki önyargılarını yıkabilecek yetenekte "aydın"larımız olsaydı da, istediğimiz kadar farklılıklarımızı sergileyebilseydik. Düşünceleri özgürce ortaya koyma konusundaki yılmaz savaşlarını o düşüncelerin özgürce uygulanması konusunda devam ettirebilseler ne kadar mutlu bir toplum olurduk.

Konuyla ilgili ekşi sözlük'te yazılanlardan bir tanesi de tam olarak katıldığım tek yorumdu. Onu da yazmak istiyorum. Bree demiş ki:

"bence hiçbir sorun yok bunda kana kanla, kine kinle karşılık vermemek lazım. iyi yapmışlar bugün ben ermenilerden 1917'deki kayıpları, sonrasında maldan mülkten olmaları için özür dilerim, sonra o benden avrupa'daki elçilikler orly katliamı ve benzer terörist faaliyetler için özür diler, sonra ben gider rumdan atalarını izmir'den denize döktük diye özür dilerim, sonra o gelir kıbrıs'taki soykırım olayları için özür diler.

sonra amerika gider japonya'ya bomba atıp, ordusunu dağıttığı ve halen daha ülkesinden çıkmadığı, pis askerleri için de bir sürü tecavüz olayına karıştıkları sonunda ülkelerine dönüp sıyırdıkları için özür diler, japonya çin'den özür diler, sonra abd wietnam için özür diler. sonra demokrasi getirdiği yerler, darbe getirdiği yerler vs için özür diler. ingiltere ve fransa eski sömürgeleri için özür dilerler, hala sömürdükleri ve sömürmeye devam ettikleri insanlardan özür diler. ya aslında bunların özür dileyecekleri çok yer var bazılarını bilmiyoruz bile, ama dile dile bitmez. dilemekle çözülüyor nasılsa, üzgünüz demokrasi getirecektik ama olmadı."