justice etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
justice etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Salı, Ocak 06, 2009

Genesis ✞ House

Bugün akşam tam programıma başlamışken sevenlerimden gelen faksları okuyordum ki, Ayça adlı bir izleyicim bana bunu yollamış. Aaa artık faksla video da yollanabildiğini bilmiyor muydunuz yoksa?!

Bir ara şöyle bir yer yapılsa da gidebilsek mesela.


GENESIS † HOUSE from PLANDA on Vimeo.

Salı, Kasım 25, 2008

Justice Interview - Pitchfork.tv



Fransız aksanlı İngilizce bile sevimli gelmekte onlar konuşunca. Buraya gelin artık bi!!!

Çarşamba, Ekim 22, 2008

Suda Eriyen Düşünceler

Justice'i ne kadar çok sevdiğimi yeniden anlatmayacağım. Yaklaşık bir buçuk ay önce Dior Homme 2009 Yaz defilesinde çalınmak üzere kendilerine sunulan teklifle Planisphere adındaki dört parçalık şarkılarını dinlemiştim myspace'ten. Bugün sabah da bir yerlerde bi kayıtlarını buldum. Durmadım tabii. Hemen indirip, iPod'a atıverdim. O kadar çok sevdim ki yine, tüm gün bu şarkıyı dinledim. Siz de dinleyin istedim. Buyrun buradan yakın:


Justice - Culture Prophet Guide to Planisphere


Bunun dışında kızkardeşimin doğumgünü bu Cuma. O yüzden ona bir şeyler alayım diye gezindim tüm gün. Yine bir şey bulamadım. Sonunda da U.'un bana öylediği bisikletçiye gittim. Geotech'leri gördüm. Birini beğendim. Onu alacağım artık. Hem güzel görünüyor, hem insanlar güzel şeler söylemişler, hem de fiyat performans oranı epeyce mantıklı geldi bana. Diğer markalardaki muadillerinden yarı yarıya daha ucuz olması çok çekici geldi hem. Sonuç olarak aldığım şeyi buraya Cuma günü fotoğrafını çekip koyacağım umuyorum ki. U. Bey'in işinin gücünün bitmesini bekliyoruz maalesef. Bugün kendisine boşuna "I wish I hadn't met you" demedim tabii. Şimdiye almıştım bisikletimi.

Bunun dışında yüzbin şey geçti aklımdan bugün yine ama şarkının eşliğinde hepsi birer birer eriyip gittiler. Böyle anlarda bu düşüncelere sandoz muamelesi yapıp kendini su zanneden şarkıları çok seviyorum. Mutluyum.

Bir de eve gelip de Last.fm hesabımı açtığımda gördüğüm bir mesaj beni mutlu etti. Japonya'lardan bulup da dinlediğim sonra da Winter Songs adlı grubumun Artist Connection'ına eklediğim bir grubun üyesi ile bir zamanlar iki kelam etmişliğimiz vardı. Kendisi beni unutmamış görünüşe göre ve bana yakında kaydedecekleri albümlerini yollamayı teklif etti. Ben de seve seve kabul edeceğimi ve kayıtları bitince bana haber vermelerini, böylece benim de adresimi yollayacağımı söyledim. Last.fm'den bu şekilde bağlantı kurduğum o kadar güzel gruplar oldu ki, sırf bu yüzden bu siteyi bırakmam mümkün değil. Aklıma ilk gelenler Glissando, i am the architect ve Bersarin Quartett... Kimdir bu bizi grubuna ekleyen insan diye gelip bakıyorlar ve sonra mesaj atmayı da ihmal etmiyorlar neyse ki. Hatta benden duymuş olmayın da i am the architect'in bir üyesinin ev arkadaşı Türk. Böyle trivial bilgiler ne işinize yarayacaksa artık.

Ben 9879837293729. defa izlediğim bir Sex and The City bölümünü izlemek için ayrılıyorum buradan. Size iyi Justice'ler efendim.

Pazartesi, Eylül 15, 2008

"DVNO, four capital letters"

Geçen haftanın bir gelişmesi de, Reset Magazin adlı oluşumda yazmaya başlamamdı sanırım. Ama hhaftasonunun yoğunluğu içinde arada kaynayıp gitmiş. İlk yazımı Mogwai - The Hawk Is Howling üzerine yazdım. Bu hafta başka bir yazıyı daha yollamam lazım. Hazır zaten, sadece birkaç gün daha bekletip, içim rahat etsin istiyorum. İsteyen gidip bakabilir buradan.

Yine The Walkmen ve Justice ile kulaklarımı beslediğim bir akşam geçirdim. Yarına belki Ma gelecek. Pink Elephant'larımı da getirecek umudediyorum ki. Bu hafta yine yoğun ama o gelirse daha eğlenceli geçeceğe benziyor. Hatta aynen bu arkı ve klibi gibi keyifli zamanlar geçirmeyi umuyorum. Çok şey umuyorum. Hmm...

Pazar, Eylül 14, 2008

"i just came here to bounce"

Şu anda büyük bir keyifle bira içerken bir yandan da Justice'in son harika Planisphere'i dinlemekteyim myspace sayfalarından. Justice'i çok seviyorum her ne kadar burda bahsetmemiş olsam da pek. Benim dansederken dinlemek istediğim diyebileceğim o müziği harfi harfine büyük başarıyla icra etmekler. Arada mutluluk eksikliğimi gidermek istediğim vakitlerde sıfatı ve ismi cümle haline getiren "be" fiili kadar tamamlayabiliyorlar beni ve eksikliklerimi.

Nitekim geçen Cuma bir adet kedinin Paris'e taşınmadan önceki son gecesinde saat 12'ye yaklaşırken gittiğimiz Nada'da içeri girdiğimizde dinlemek istediğim müzik de kendilerine aitti. İçeri girdiğimizde mekanın kalabalığına mı yoksa ortada 3-4 sandalyenin üstünde danseden insanlara mı şaşıralım diye, iğne atılsa ere düşmeyecek olan mekanda bara doğru ilerlerken, ortada danseden insanlardan birinin ve hatta esas kişinin doğumgünü çocuğu S. olduğunu gördüğümüzde epeyce güldük. Herkes çılgınca dansediyordu. Artık yalvararak ve neredeyse diz çökerek içkilerimizi almak için bara doğru giderken S. Bey'in beni tepelere çekmesi ise zaten apayrı bir durumdu. Kendimi sandalyelerin üstünde zevkle danseden insanlardan biri olarak bulduğum dakikalarda farkettim ki dj de değişmişti. Dünyanın en şahane dans şarkılarını çalan biri olarak o kafayla etiketlediğim insan, sağolsun Justice de çaldı birkaç tane. Dünyanın en mutlu insanı oldum tabii. Mekanın sahibi F. ise arada bakıp "Oh oh, ne güzel basıyorsunuz sandalyelerime" diyordu gözleriyle ama gülümsediğinden kimse bu durumu kaale de almadı. Bu kadar zamandır gittiğim Nada'nın ne o kadar kalabalık olduğunu ne de o kadar coşkulu olduğunu gördüm. Harika bir gece geçirerek evimize döndük o gece D. ile. Diyeceğim odur ki Justice dinleyin zira bu zamanlara dair en dansedilesi ve dinlerken en coşkulu olunası müzikler kendilerinden çıkmakta.

Bu arada tabii, delice yoğun olduğum günler halen devam etmekte. Gün içinde "bunu bloga yazayım" dediğim onlarca şey, gece eve geldiğimde suda eriyen sandoz tableti gibi yok oluyorlar; günümün yoğunluğu içinde eriyip gidiyorlar. O yüzden sakin zamanlarımı bekliyorum adamakıllı yazmak ve kafamı toplamak için.

Şimdilik size bir müzk önerim daha olabilir: Because of Ghosts. Sevdim ben kendilerini dinleyine. Avustralya'dan çıkan bi post-rock grubu. Kendilerini daha rahat zamanlarımdan birinde review etmek isterim deyip, bu yazıyı burada sonlandırayım diyorum ben. Aman da ne iyi diyorum.