Google etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Google etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Perşembe, Mart 13, 2008

"You may become overly touchy about your beliefs, opinions..."

Ben dahil herkes bir müzik manyaklığına kapılmış gidiyoruz. Her elimi attığım yerden yeni bir müzik sitesine, birilerinin türlü türlü yorumlar yaptığı müzik bloglarına takılıyor mouse'um. Herkes aynı sözleri diline dolamış, Pitchfork'tan ve türevi siteden, last.fm'den ve bazen de Wikipedia'dan aşırdığı veya Türkçe'ye çevirdiği sözlerle her geçen gün mantar gibi türeyen yeni grupları, albümleri eleştiriyor, haklarında kritikler yazıyor. Bunları yaparken de annesinin karnından müzik profesörü olarak doğmuşçasına fütursuz ve anlamsız bir kendine güvenle yapıyor. Bu müzik sitelerinden sıkıldım. Last.fm'de yeni müzik keşfedeceğim diye eskileri bir çırpıda unutuveren, Pitchfork'un önerdiği her grubu indirip dinleyeceğim diye hiçbir grubu adamakıllı dinlemeyip üstüne bir de sanki senelerdir bu grupları dinliyormuşçasına tavırlara gıcığım ben sanırım. Bir rahatlayın. İşi gerçekten müzik olanlar değerlendirsin onları önce, üstünden vakit geçsin... Vakit geçtikten sonra zaten sağlam olanlar kalacaktır. Onları dinleyin. Veya tamam hadi dinleyin hepsini ama bari daha sindirmeden hiçbirini, tornadan çıkmış yazılar yazmayın böyle manasız. Eminim ki kimse iki ay önce dinlediği ve o zaman yere göğe sığdıramadığı müzikleri şu anda dinlemiyor ve hatta belki de hatırlamıyor. Buna da sinirleniyorum. Herkes züppe bir "ben buldum"culuk peşinde ya hayırlısı.

Onun dışında Msn, Gtalk üzerinden konuşurken kendisine sorulan ve bilmediği bir şeyi, o sırada Google'da iki saniye içinde aratıp, karşı tarafa kırk yıldır biliyormuş hissiyatında "biliyorum evet" demeyin. Belli oluyor kimin bilip bilmediği. Genelde bu keşif deliliğinden muzdarip insanlarda görülen başka bir hastalık da bu tespitlerime göre. Bilmemek değil öğrenmemek ayıptır sözü eskiden modaydı. Moda olması bir yana doğruydu da. Şimdiyse bilgiye ulaşmanın maksimum bir hızda olmasından mıdır artık bilmiyorum ama bilmemek ayıp gibi bir imaj var ortalıkta. Bilmiyorum diyin lütfen, insanlar size anlatmaktan ve sizinle paylaşmaktan zevk duyarlar. İnsanın iyi niyete sahip olabileceğine dair inancı hangi ara nasıl yitirdik acaba? İnsanlar birbirleriyle paylaşarak özlerinde iyiliğe arada sırada dokunabiliyor çünkü kimse egosu okşanmadan iyi olmuyor. Hayır bunu benim gibi insanın niyetinin standart kötü olacağına inanan bir skeptiğin söylüyor olması durumun en acı veren tarafı sanırım.

Sakin olun bir. Sakin olayım bir.

Cumartesi, Eylül 29, 2007

Google Moogle

"Bugün Google için ne yaptın?" gibi bir soruyla karşılaşabiliriz yakında, söylemedi demeyin. Soruya şimdiden cevap verip sıramı savmak istiyorum:

Bir arkadaşıma Google hesabını kullanarak Google Reader nasıl kullanılır onu gösterdim, anlattım. Artık ona da bulaştı.

Bu blog yazısını 2923789729873 kişiye forwardlamazsanız Google virüsü size de bulaşacak haberiniz olsun.

Sıkılmışım ben ya.

Perşembe, Eylül 27, 2007

Jeff ve kapatılan sarı ışıklar

Jeff Buckley'in Forget Her'ü çalıyor odamda. Sigaramla oturuyorum. Bir de bu ekran ve klavye... Pencerem de açık. Dışarısı soğuk. İçerisi de soğuk. Bir şey dışında her şey soğuk.

Bu şarkıyı dinliyorum son yarım saattir sanırım. Eskiden ne diye dinlerdim, şimdi ne diye dinliyorum diye düşünüyorum. Sonra yine bir şeylere takılıyor aklım. Bakıyorum takıldıklarıma. Sonra Google denen şey ne güzel diyorum. Paranoyalarımı haklı çıkarıyor olması onu güzel yapan şey. Aklımdaki bağlantıların ne kadar doğru olduğunu gösteriyor bana. Bilginin ne kadar acımasız olabileceğini de. Sonra bu şarkı öyle bir fon oluyor ki o aydınlanma anında, öylece kalakalıyorum.

"Don't fool yourself" derken Jeff ben burada kendi kendime söyleniyorum. Sonra Ayça bu blogu okuyunca bana nooldu diyecek biliyorum diye düşünüyorum. Bir şey olmadı. Gece gece içimi döküyorum ama yine sadece benim anlayacağım bir şey yazıyorum. Kafanıza takmayınız...

Sonra işte, şiirlere takılıyor gözüm. Bir şiirlere, bir yazılara, bir de bir resme takılıp kalıyorum gecenin bu vaktinde. Bir daha görmek istemeyeceğim kadar içime yerleştirdiğim şiirler oluyor onlar bir anda. Görmek istemiyorum onları çünkü "forget her" diyor Jeff.

Telefonumun ışığı yanıyor, mesaj geldiğini görüyorum. Birisi bana nerede olduğunu söylüyor. Ben yazmak istediğim hiçbir şeyi yazamıyorum, konuşmam gereken hiçbir şeyi konuşmuyorum. Kuru bir mesajla karşılık veriyorum. Tek kelime güzel bir şey söylemek istemiyorum ama kötü bir şey de söylemiyorum. Sonra bu şarkıyı daha dinlememek üzere dinliyor olmayı diliyorum.

Sarı ışıkları severdim bir de. Şimdi sevmiyorum. Fesleğen de alacaktım kendime, onu da istemiyorum. Günümün Daft Punk'la keyiflenen kısmı dışındaki özeti budur sanırım...

İyi sabahlar.