Pazartesi, Mayıs 29, 2006

dikkat kazı var!

biraz önceki "kazı" temalı sondan sonra radiohead dinlemeye karar verdim. ok. computer ne de çok anımın gizli saklı kaldığı bir albümmüş meğerse onu farkettim. lise zamanları ve daha sonra da ankara'ya ilk geldiğim günler... sıkıcı zamanı anlamlı kılma çabası içine düşmüşken ben, nasıl da birebir uymuş kişisel zamanım ve bu albüm birbirlerine. şaşırmadan geçemedim doğrusu.

1998 yılı ki müzikal açıdan en beğendiğim isimlerin gözüme gözüme çarptığı, kulağıma kulağıma çalındığı o yıldır ve nasıl olur da ben radiohead'de takılı kalmışım o kadar çok seçenek arasında; bu da çok şaşırtıcı.

zaman ve mekan değişiklikleri, hayatımdaki insanların yerine başkalarının gelmesi... bütün bunlara rağmen kulağımda, hayatımda değişmeyen tek şey olan bu albüm bana, benim aslında hayatımın büyük bir kısmını farkında bile olmadan nasıl da depresif bir modda geçirdiğimi kanıtladı. mutsuzluktan mutlu olabilmeyi onların sayesinde öğrenmişim sanırım.

bu aralar yüzeysel şeyler yazmakta da üstüme yok. ama kafamın içindeki kazı o kadar derin ki, yukarıya bir avuç toprak parçası çıkarana kadar geçiştiriyorum işte böyle yazıları, zamanı, hayatı...

iyi geceler.

zcnmezc

Pazar, Mayıs 28, 2006

excavation

sınavlardan nefret ediyorum velhasıl eşek gibi de comformist olmalıyım bu konuda. evet eşek.

nefret ediyorum. hıh!

bugün bir sinir stres halindeyim nedense. yani bu sakinliğimin stresi daha doğrusu. " niye bu kadar sakinim ben? " sorusunun cevabı olan stres. neyse geçeceek gideceeek.

düşünmek istiyorum artık. sınırsızca düşünmek. sınırsızca düşünüp, sınırsızca dışavurmak. ha bunu yaptığımda ne olur bilmiyorum ama istiyorum.

ayrıca bugün çok ilginç bir rüya gördüm ama tam da ilginç olduğu için buraya yazamayacağım, üzgünüm... sadece mavi melek, peygamber, tanrı ve kesilmiş bir el diye anahtar sözcükler verebilirim. çözdükten sonra hepinize birer birer anlatırım hiç merak etmeyin (çok merak ediyorsunuzdur ya zaten).

kpds sonucum 85 bu arada. ondan da kurtuldum. sonra les'e girip 25 tane matematik yaptım geçen hafta. o zaten inanılmazdı benim için. 10 yıldır matematik görmeyen bünyem beni bu sınavda çok şaşırttı. 1 veya 2 yanlışım var o 25 matematik sorusundan. onun dışında sözel kısmından da 80 sorudan 2 veya 3 yanlış çıkacak umuyorum ki. böylece ea 50 falan alıyorum aşağı yukarı. master yapmak istersem fena bir puan değil aslında bu da.

böyle de boş bir yazı yolladığım için bloga, hepinizden özür diliyorum. okumamışsınızdır umarım tüm bunları. hmmmm...

kafamın içinin çok başarılı bir temsili olarak şunu görünüz yeter:











hastasıyım Willem de Kooning'in.

oh!

sywiwc

Cuma, Mayıs 26, 2006

Bilinç Oyunları III

Okulda iki kız görüyorum. Kızlardan biri iki sene önce bir süreliğine beraber olduğum ancak şu sıralar Robocop tavırları içinde olanken diğeri Alanis Morissette sesli. Robocop'la görüşmek istemiyorum zaten ama Alanis'le ikisi çok yakın arkadaşlarmış. Bir şekilde Alanis'le konuşacak ortamı sağlıyorum, onu kolundan çekip Robocop'tan uzak bir yere götürüyorum. Sevinçle onunla konuşabileceğimi düşünürken birden o konuşmaya başlıyor ve kötü bir gerçekle karşı karşıya kalıyorum. Kızın 28 dişi de çürük. Normalde beyaz olması gereken dişler siyah, siyaha yakın gri ve yeşil tonlarla bezenmişti. O kadar güzel bir sesin o dişlerden yankılanarak çıkmasına dayanamadım. Uyandım.

Salı, Mayıs 23, 2006

BIG PARTY IN BIKINI BOTTOM!!!

eveeeeeeeeet :)
maratondaydim koştum koştum koştum!
film yaptim, montaj yaptim, hayvanat bahcelerine yatirimlar yaptim, opucuk sellerini aştim, dağlari deldim...... mezuniyetime 5 kala butun imagine room sakinleri icin kocaman bir haberim var!!

30 mayis 2006 tarihinde
BACKSTAGE diye anilan mekanda
akjam henuz belli olmayan bir saatte
butun projelerimiz
bizim sinifin butun bitirme projeleri
butun butun filmlerin oldugu
bir ozel gosterim olucak
hepinizi beklerim :D

big big big party in bikini bottom :)

p.s.: bu post sadece imagine room sakinleri icin ozel bi davetiye olup diger insanlari kapidan tekmeleme hakkina sahibimdir.
imagine room sakinlerinin +1leri hatta +2ler 3leri hojgelsinler :)

Pazar, Mayıs 14, 2006

aile

ailecek duchamp'ı saygıyla anıyoruz...

ayrıca dolunay vakti teknolojik açıdan baya bir sorun çıkabiliyormuş. ruhum daraldı benim.

bitsin artık bu çileeeeğğğğ

lecyj

Çarşamba, Mayıs 10, 2006

kpds

89-91 arası işte.

hnryq

Cuma, Mayıs 05, 2006

"Billy Pilgrim has come unstuck in time."

bakıyorum da odamız şenlenmiş.

her telden sesler çıkmış. çıksın zaten bu oda bu yüzden var değil mi?

her birinize bir şeyler demek isterdim mesela müslüm gürses'in albümü için şunu demek istemiştim ama bir türlü diyememiştim nedense:

"dümdüz anlatımlarla kendini ifade eden ve bu anlatımıyla 'müslüm gürses' olmuş olan bu adamcağız murathan mungan'ın dolaylı anlatımlarının kurbanı olmuş gibi gelmekte bana. yani arabesk olanı, doğuyu, entelektüelize (bu da nasıl bir kelimeyse işte) etme kaygısının son zamanlardaki rahatsız ediciliğinden biri gibi gelmekte bu durum bana. albümü edinmedim, tek bir şarkıyı bile dinlemedim ama hiç içimden gelmiyor ya. o adamı da özcan deniz kıvamına soktular ya ona şaşırıyorum ben. ahmet mete ışıkara'yı en seksi erkek seçen zihniyetin bir farklı versiyonu gibi geliyor onu bu hale getirenler de her ne kadar daha entel kuntel görünseler de. yani bence proje ilk başta 'oha' şeklinde tepkiler alırken, daha sonradan çabucak unutulacak gibi geliyor ve işte bu yüzden de başarısız. elimize geçen her objeyi 'high culture' (gece gece bunun türkçesiyle falan uğraşamayacağım, üzgünüm) objesiymiş gibi göstermeye çalışıp ona anlam kazandırma ve onu popüler kültürün bir nesnesi haline getirmek de basit entelektüelizmin sonuçlarından olsa gerek. yani bir şey yerinde kalsın, yerinde bırakılsın yahu. bu kadar mı boku çıktı bu işin. ne anlar o adam murathan mungan'ın anlatımlarından. adamın dinleyicileri kendini kesip biçmekte, ve ritüel kavramının bokunu çıkarmakta fakat bizim entel adamlarımız, adamı oyuncak edip, eğlenmekte. birazcık saygı insanlığa iyi gelebilir diye düşünmekteyim..."

oh be! dedim rahatladım.

öte yandan retro ve ygmr bey'in yazdıkları da odamızı şiir panayırına çevirmiş adeta. hepsini okudum ettim merak etmeyiniz (ah eminim çok ediyordunuz ya ahaha bazen ne salak oluyorum ben). güzel gelişmeler bunlar. yazınız efendim. retro bey'in de zamanında dediği gibi "beat jenerasyonundan ne farkımız var canım?" değil mi ama?

jeff buckley'nin "i know we could be so happy baby"i dinlemeyen varsa dinlesin lütfen. bu başlığım ise çoktan o şarkıya ithaf edilmiştir zaten...

yarın karaokeye gideceğiz minna's denilen yere. cracker'cim gelse de bir onla da gitsek diyorum buradan.

ayrıca yeni aşıklarımız var odamızda. ee geldi bahar ayları, gevşedi gönül yayları hesabı, ygmr ve tjù, efendim retro ve sevgilisi "şirinlik muskası" ve bir de tabii sevgi pıtırcığı haline gelmiş sevgili "yengeç"imiz, ayça'mız ve sevgilisi mr. incredible... ne kadar güzel yarın herkesin aynı oramda bulunacak olması diye bir cümle içimden geçti gitti bir anda. bu yeni aşıklar sayesinde biz de (ben ve milove) sevgi tazeliyoruz sanki... sanki sanki yarın gittiğimiz yerde sevgi baloncuğu yaratacağız ve hep beraber uçacağız gibi geliyor. buradan sevgili cracker ve ipek'e söylüyorum, yarın gittiğimiz yerin patladığı haberini alırsanız, haber merkezlerini arayıp bomba falan olmadığını ve "minna's"ın sevgi ve mutluluktan patladığını söyleyin de ortalık karışmasın. ha eklemeyi de unutmayın "all we need is love"

-ahaha.

ne kadar eğleniyorum aman yarabbim.

evet gece gece bu kadar iğrençleşebiliyormşum demek ki. bu sefer de sınırlarımı keşfetmeme tanık oldunuz efendim. ne kadar da eminim bu yazıyı buraya kadar okuduğunuza bu arada ona da şaşırmadan edemedim. neyse...

hadi görüşürüz yarın akşama. istanbul ve londra'ya da selamlar sevgiler, öpücükler. sayın evren bey'i de piste davet etmek istiyorum bu arada. ne zamandır ses seda yok kendisinden.

herkesi öpüyorum ve diyorum ki,

herkes kendi en mutlu anında kısılıp kalsın.

amin. amen. bai.