Çarşamba, Mart 05, 2008

Waiting for my very own Radiohead...

Bugün güzel bir gündü.

Saçmasalak bir bilgisayar oyununa başladım öğleden sonra 1 gibi. Sonra saat 3:30 gibi Muzo Gtalk'tan dürtmeseydi daha da başında otururdum. Dışarı çıktık, yemek yedik, kahve içtik. Klasik bir Muzo-Divina buluşmasından tek farkı, Muzo bana geldi. Karşılıklı açtık laptopları, hala öyle oturmaktayız. Ayrıca Werchter'e gitme fikrini ortaya attı Muzo. O dönemlerde bir Brüksel gezisi düzenleme sevdalısıydık zaten K. ile. Radiohead'i ve Sigur Rós'u bir arada görmek neden olmasın ki dedirtti bana? Kendileri bir aradayken en güzel ikisi bir arada zaten. Bir gün ben çok Sigur Rós'ken Radiohead'imi bulsam, hayattan başka bir şey istemeyeceğim; söz veriyorum.

Klasik Starbucks müşterisi triplerini sıraladım ben bugün her nereden geldiyse konu oraya... Hemen buraya yazayım istedim:

1- Apple laptop'ı, iPhone'u veya iPod Touch'ıyla wireless sömüren, elindeki aleti kullanırken Apple ailesine mensup olmanın acaip ve saçma gururunu taşıyan insanlar.
2- Elinde kalın bir kitapla oturan ve kitap okuyanlar.
3- Moleskine'ini açmış yazı yazan insanlar (buna ben de dahil olabilirim).

Bu tripleri, kendini Starbucks müdavimi olarak niteleyen insanlarda sıkça görebiliyoruz. Paket program gibi bu da hatta. Apple seven, Starbucks'ı da sevdi. Bu ikisini seven Moleskine'i ve Starbucks'ta kitap okumayı da sevdi vb.

O kahveyi içerken ne çeşit bir hissiyat içine giriyoruz ki böyle stereotiplere dönüşüyoruz bilemiyorum. Yani aslında sadece bir saniye düşünsem, konuyla ilgili insanları ve kurumları ve hatta hissiyatları yerin dibine sokabilecek şeyler söylerim ama düşünmek istemediğim, sinüzitimin azdığı bir gün bugün. Başım ağırlıktan öne düşmekte bazen. Muzo yüzüme her baktığında "Evet, şimdi son nefesini verecek" gibi bir ifade beliriyor yüzünde. Bazen verdiği tepkilerle beni korkutuyor. Oysa ki alakası yok. Sadece burnum akıyor ve alnımdan burnuma doğru çılgın bir akıntı var. Daha iğrençleşmek istemiyorum. Budur işte.

Bugün last.fm'deki sevimli grubum Winter Songs'un radyosunu dinledik. Ne iyi bir şey yapmışım dedim kendi kendime. Bu grubu açarken ne amaçlıyordum, hatta amaçladığım bir şey var mıydı bilmiyorum bile. 1,5 seneye yakındır 190 küsür kişinin üyesi olduğu bir gruba sahip olmak, binlerce kilometrelik uzaklıklarla insanları birbirine bağlamak (koca bir buket çiçeğin saplarından birbirine bağlandığı o yerde bu grup duruyor sanki) sonra da onların dinledikleriyle bir geceyi geçirmek çok hoş bir şeymiş. Siz de dinleyebilirsiniz pek tabii. Tavsiye ediyorum.

Neyse daha fazla uzatmayayım. Bu stereotip mevzuuyla ilgili daha farklı bir şeyler yazacağım. Arada sırada o maddelerden bir tanesi haline gelebildiğim için midir bilinmez, çok battı bana bu tespit. El atacağım. Belki yarın, belki yarından da yakın diyeyim de alnımdan burnuma doğru seyreden akıntının aksine ne kadar kalitesiz bir düşünce akışım olduğu anlaşılsın.

İyi geceler.

2 saçmalayan daha çıktı:

Muzaffer dedi ki...

Soyle de birsey var ama. Ankara'daki evinde interneti olmayan, 17-18 sene once eline ilk bilgisayar Apple degmis birisi de olabilir.

Bu gosteris meraklisi boklar yuzunden tohmet altinda kaliyoruz ne yazik ki.

divina dedi ki...

Tamam sana bir şey demiyorum ben. Senin türünden bir Apple kullanıcısı (bağımlısı mı demeliydim bilemedim ama ne kadar şiddetli ifade edersem, o kadar hoşuna gidecek gibi geldi bir an :) ) Türkiye'de sayılı olduğundan (evet sizi sayıyla veriyorlar) siz muafsınız bu genellemelerden.