Pazartesi, Mart 10, 2008

Yastık Savaşı

Bugün canımın sıkkınlığı son zamanlarda hiç olmadığı kadar fazla sanırım. İçimde eğlenceli bir yastık savaşından sonra havada tüylerin uçuştuğu ve artık herkesin eğlencenin sona erdiğinin bilincinde olduğu sıkıcı, bunaltıcı hava var. Herke soruyor şimdi "daha ne kadar zaman bekleyeceğiz, ne kadar enerji toplamamız lazım, bunun gibi bir eğlence anını yaratabilmek için?" diye. Cevap veremeyince de uflayıp pufluyorlar. Ben de sıkılıyorum onları böyle görünce daha çok. Ne de olsa benim içimdeler. Misafirlerin canını sıkmak, onları orada tutmaya çalışırken önlerine güzel şeyler sunamamak kötü bir his. Neden bulamıyorum da bu sefer. Ortaya karışık olmuş içimdeki sıkıntılar. Güzel anların benden ne kadar uzakta olduğunu farkediyorum ara ara, o anlarda ağlamamı tetikleyecek bir şeyler dinlememeyi tercih ediyorum aslında. Ama bu sefer hazırlıksız yakalandım sanırım. Bunun linkini daha önceden vermiştim ama olsun yine last.fm'den dinleyin diye bir yere iliştiriyorum With the Passings of the Seasons'ı.

PillowWith The Passings Of The Seasons

Onun dışında, iyilik güzellik. Bazı şeyler daha soğuk akıyor bir süredir. İçim buz gibi olduğundan herhalde. Kırılmıyorum da pek artık. Eskiden olsa delice tepki verebileceğim şeyler artık gözümden akması muhtemel iki damla yaş ediyor en fazla. O da belki... Ha bir de tek fark artık birisi için ağlamıyorum. Beraber gülünecek biri olmadığı gibi, uğruna ağlanacak kimse de yok.

Ama her şeye rağmen hala ara ara, kalbimin patlayacağını, artık daha başka bir şeyi içine alamayacağını hissediyorum. Hislerimi aldırmak istiyordum bir ara. Mevsimler geçiyor, bu şarkıyı her dinlediğimde hala aynı şeyleri hissediyorum. Hala hislerimi başarılı bir operasyonla kazıtmak istiyorum. Sonra o operayonun seslerini kaydedip Matmos'a yollamayı, onlardan eğlenceli ve gayet de durumla alakasız, dalga geçen müzikler yapmalarını istiyorum ki arada dinleyip kendimle dalga geçebileyim.

Geçen doğumgünümde hayatımda aldığım en güzel(!) doğumgünü hediyesinden sonra aldığım en güzel(!) hediye kendime verdiğimdi. Öyle güzel(!) bir şarkı çıkmıştı ki iPod'umda shuffle'da 5 Aralık'ın ilk şarkısı olarak, öyle kalmak istemiştim hayatımın sonuna dek. Umuyorum...

Ayrıca o en güzel hediyeyi bana veren kişinin doğumgünü geçen haftaydı. Sırf unutmamış olduğumu bildiğini bildiğim için kutlamış olduğum bir doğumgünüydü kendisininki. O soğuk mesajın pre-during-post aşamalarında içimden zerre kadar da güzel bir şey geçmedi. Kötü bir şey de geçmedi demek isterdim ama diyemiyorum. Ufacık da olsa parça parça, büyük kötü dilekleri de kendi irademle bölük bölük ettiğim saçma sapan hisler içine bile girdim anlamsız cevabından sonra onun. O gün için 3-4 ay öncesine kadar hayal ettiklerimle o gün o kutlama şeklim arasındaki fark benim içimi acıttı. Bir insanın hevesi nasıl kırılır, bir insan o halden bu hale nasıl getirilir diye diye, gerçekten oturdum o mesajdan sonra kendi halime üzüldüm başka birisiymişim gibi. İnsan öğrendiği şeyi başkası üzerinde uygulamamalı. Özellikle de bu öğrenilen şey insanın hayatını olumsuz bir noktaya doğru ilerletecekse. İnsan, vicdanlı olan bir insan "benim canım yandı, başkasınınki yanmasın" diye düşünmeli ama nerde o irade insanda değil mi?

Bir defter var demiştim ya hani arada bir bir şeyler yazdığım ve kime ait olduğunu bilmediğim. Onu artık ona ait olduğunu düşünmediğim ama ilk zamanlarda öyle olması niyetlenmiş olan o insana bir gün ulaştıracağım, yollayacağım, vereceğim... Hangisi olursa işte. İçimden neler geçtiğini ve oralara bu geçenleri nasıl yansıttığımı bilmesi gereken insan o sonuç olarak.

Arada hala eski bir sevgilimin anlamsız lanetini üzerimde taşıyor olduğumu düşünüyorum . İlişki karması diye bir şey olduğuna inanıyorum ben gerçekten de. O halde sanırım artık mutlu olma sırası bende, mutsuz olma sırası başkalarında... Kimse mutsuz olmasın demek istiyorum ama aynı anda da mutsuz olması gerekenler varsa olsun sonuna kadar diyorum. Bu aralar ortaya çıkan çılgın bencilliğime ket vurasım yok hiç. Zamanında başka birinde görülmüş bu bencillik ve vicdansızlık denen tamamen insani özellikleri en azından birilerinin hayatına sürüp bulaştırmadığım için mutluyum ve kendimi salt bu yüzden daha da çok seviyorum. Sevmediğim bir şey varsa, kendim gibi olmayan neyse o işte. Bundan daha kesin olabileceğim bir an olacak mı hayatımda düşünememekteyim.

0 saçmalayan daha çıktı: