Pazartesi, Nisan 20, 2009

Boring machines disturb sleep

Sanırım en sevdiğim Mogwai şarkısının ne olduğunu anladım: Boring Machines Disturb Sleep. Gerek sıkıcı makinelerin, gerekse delme makinelerinin uykuyu bölmesi olarak çevirisiyle gönlümde apayrı bir yere sahipmiş. Her taraftan anlamlı canım.

Eskiden beri Take Me Somewhere Nice adlı lanet şarkı aklıma gelirdi sonrasında ise hep bu şarkı ama diğerinin değerini geç farkettim ben sanırsam. Şimdilerde aklıma geldiğinde bile ne hissedeceğimi bilemiyorum. Zaten ne hissettiğimi bilemediğm zamanlardayım. Hissiz geçirdiğim garip bir haftaydı bu geçtiğimiz hafta. Aklımın yerinde olup olmadığını kontrol bile etmedim hatta. Önüme ne çıkıyorsa onu tükettim. Aklıma ne geliyorsa onu dedim. Ne hissettiğimi ve neye nasıl tepki verebileceğimi hiç ölçmedim biçmedim. Sadece katıksız kendiliğinden olan hareketlerim ve tavırlarım vardı koskoca hafta boyunca. Bugün mesela karşımda oturan birkaç kişiye öyle absürd sorular sordum ki, en sonunda B. dayanamayıp "Ö. bugün herkesi en can alıcı yerinden vuruyor, öyle sorular soruyor ki" dedi de farkına vardım.

Tüm bu dediklerime ek olarak bir de herkesle mutlu mutlu vakit geçirirken bir anda bulunduğum yerden ani bir dürtüyle uzaklaşma isteği içine girmem ve onlardan ayrılıp kendimi yollara vurmam var. Nedenini hiçbir zaman anlayamayacağım hareketler yapmakta üstüme yok tabii. Niye bu kadar dünyadan kopuk gözlerle etrafa bakındığımı ve sanki her şeyi ilk defa deneyimliyormuş gibi izlediğimi soranlara "Bahardandır ya" cevabını veriyorum. Biliyorsunuz "Bahardandır" sezonumu açmıştım Mart başı gibi. Hakkaten başlamış. Son iki aydır bana doğrultulmuş "niye" sorularına en fazla bu cevabı veriyorum. Yerlerse tabii. Yemiyorlar da. Keşke ben de bilsem de insan gibi cevap versem ama değil mi?! Yok işte cevabı. Belki de cidden bahardandır bilemiyorum.

Arada kendimi yokluyorum. Klasik tabii bu da. Mesela hemen beni en zayıf yerlerimden vuracak şarkılar açıyorum. O şarkıların içinde Sigur Rós ve Mogwai şarkılarının yerleri apayrı. Az önce yine pek bir sevdiğimiz bir insanı uğurladıktan sonra kendime vakit ayırmak ve içimde kazı çalışmaları başlatıp bir şeylerin dibine varmak için yazının başındaki şarkıyı açtım. "Hit the bottom and escape" der bir büyüğümüz ama maalesef öyle olamıyor zira elimde her zaman hazırda bulunan delme makinelerinden yok artık. Eskiden kendimi delik deşik etmek için onlarca farklı sebebi temsil eden bir iş makinesi serisine sahiptim. Şimdi onlar da kalmamış. Sanki hepsi tası tarağı toplamış, ayaklanıp gitmişler. Şimdi ben bu duruma sevinsem mi üzülsem mi bilememekteyim. Tabii umuyorum ki yeni sebepler yaratmayayım sırf alışkanlık haline gelmiş bu kazıları devam ettirmek için. Bu en son istediğim şey olurdu. Aman aman.

Kendi halimde olmayı ve bu şekilde numb halde hayatımı idame ettirmeyi o kadar farkında bile olmadan seçmişim ki, kaderin varlığına inanacağım bu bilinçsizlik düzeyinde bu şekilde yaşamaya biraz daha devam edersem sanırım. Sani John Lenon'ın I'm Only Sleeping şarkısındaki o mıymıy "uyandırmayın bi durun" diyen benmişim gibi de hissediyorum ama ııh. Hakkaten uyanmam lazım. Sabah kalkınca hatırlanan rüyanın gün ilerledikçe eriyip gitmesi ve o rüyaya dair sadece bir his yoğunluğu bırakması gibi geçiyor tüm günlerim. Gün sonunda ne yaptığımı o gün içinde hatırlıyorum ama bir sonraki güne taşıdığım hiçbir şey yok. Özellikle de bir önceki gün bir şey hissedememişsem, tamamen yok oluyor o güne dair kayıtlar. Sonra böyle böyle içim bomboş oluyor.

Öte yandan acaba bu durumum başka bir şeylere hazırlık mı diye içimden hevesli hevesli bir ses gayet iyimser bir neşeyle sorular soruyor. Kumandanın mute tuşuna basıyorum. Susuyor. Bakmayınca dudaklarını da okumamış oluyorum o orda söylenirken. Aferin bana diyorum falan.

Tek istedğim şey iPod'u senkronize etmek için bilgisayara bağlamadan önce, büyük bir hevesle yeni dinlediğim ve aynı hevesle sokaklarda dinlemeye devam etmek istediğim şarkıları iPod listeme eklemiş olmak ki sonra salak gibi dışarı çıkınca hüsrana uğramamak. Ama bunu bile yapamıyorum artık. İnsanda akıl bile bırakmadılar... Kimlerse onlar.

2 saçmalayan daha çıktı:

ses dedi ki...

yollara vurma isteği ile dolu insanları hissedince sanki yolda oluyorum. sanırım yaşadığım asrımda en büyük mucize bu'dur.

:)

divina dedi ki...

Bu yaz umuyoruz ki Prag ve Londra yolcusu kalmayacak. Kulaklarda, listeye unutulmadan atılmış şarkılarla hem de.