Pazartesi, Haziran 29, 2009

Glastonbury 2009


Her gördüğümde seneye gideyim istediğim Glastonbury Festivali'nin çıplak fotoları için tıklayınız.

Şaka bir yana, siteye baktığımda üzüldüm. Her sene bir öncekinden daha da çok üzülüyorum. Yıllar geçiyor ve ben hala aynı şeyi hissediyorum. Bu sefer de üzüldüğüme üzülüyorum. Ama bu sene en azından en sevdiğim o grubu göreceğim için mutluyum. Her canım sıkıldığında çıkarıyorum bilete bakıyorum. İki saniye içinde kurabiye görmüş Angelica'ya dönüşüyorum. Sevgi muşmulası beni.

4 saçmalayan daha çıktı:

Muzaffer dedi ki...

Hürriyet Glasto Servisi. :) Güzel espri. :)

divina dedi ki...

Danke. Şimdi buraya ne keywordlerle gelecek insanlar daha dur bak ahaha

zuspus! dedi ki...

Henüz izlemedim ama bir de belgeseli var bu festivalin. Birazdan izlemeye başlıyorum. :)

Şöyle bir tanım:

1971 yılında genç bir öğrenci olan Julien Temple bir gün okul kırıp 12,000 özgür ruhlu müzikseverle birlikte kendini Glastonbury müzik festivaline atar. Karşı-kültürel akımların ürünü olan festival, dönemin protest, çiçek çocuk ruhunun simgesi gibidir. Aradan geçen 35 yılda, müzik festivallerindeki tüm şirketleşmeye rağmen Glastonbury hâlâ özgürlükçü ruhunu koruyarak, her yaz 100 bini aşkın müzikseveri toplamayı başarır. Zaman içinde Sex Pistols filmleriyle kült bir yönetmen haline gelen Temple, Glastonbury ruhuyla ilgili bir film yapmaya karar verir. 2002 senesinden itibaren her yıl festivalde çekimler yapmanın yanı sıra, ilanlar yayınlatarak festivalin 35 yılı boyunca orada bulunanlardan amatör çekimler de toplar. Kendisine ulaşan 154,000 dakikayı bir filme sığdıran Temple, bu amatör görüntüler sayesinde neredeyse Glastonbury’e gitmek kadar yoğun ve iç açıcı bir seyir tecrübesi sunuyor. Evet, aklınıza gelebilecek, müziğe damgasını vurmuş her türlü star mevcut bu filmde; Chemical Brothers’dan Coldplay’e, Morrissey’den İngiliz Ulusal Operası’na kadar. Ama filmin gerçek starları, festivale ruhunu veren, etkinliği sürreal bir deneyime dönüştüren çeşit çeşit festivalci tiplemeleri. Onlardan gelen çekimler sayesinde film herhangi bir belgesel olmanın çok ötesine geçiyor, Glastonbury’nin –çamuru, çadırlardaki fısıldaşmaları, güneşin doğuşunda izlenen konserleriyle- her anını yaşatıyor.

divina dedi ki...

O belgeseli nerede buluruz ki acaba? Pek güzel görünüyor. İzlemişsinizdir zaten. Nasıldı?