Pazar, Haziran 21, 2009

A hymn to los.

Bugün kafamı bulanık seslerin içine sokma isteğiyle boğuşmaktayım. Öte yandan pratik ve seri hareket eden insanlara ve olaylara karşı aşkımın kabardığı zamanların içinde salına salına yürüyorum. Dün yürüyüş yaparken alışveriş de yaptım. Japon bir tasarımcının şahane bir bluzunu buldum, ufak çaplı bir servet harcayıp tek bir bluza, oradan kızkardeşimin mezuniyeti sebepli bir hediyeye ayrı bir servet harcama girişiminde bulundum.

Sonra geride kalanlar listesinden bir şey seçtim. Svo Hljótt'tu bu geceki talihlimiz. Geçen gün de o listedeki o yemekten yemiştim. Ben yapmadım ama bu sefer. İçim acıdı yine. Kendime. Parçalara bölünmüş olmamın şerefine birazdan uyuyacağım. Kafamı en azından rüyamda ağdalı müziklerle dağıtacağım. Düşüncelerim oradan oraya sündükçe, anlamlarını yitirecekler ve sonunda belki de beni terk edecekler. Sonunda rüyada bile derin bir oh çekebilsem ne ala.

Bir de arada bir cümle geliyor aklıma. Sonra bunu yazayım diyorum bloga. Belki bir şey söyleyen olur diye... Ama eve gelene kadar unutuyorum hep. Şimdi bir tanesini hatırladım.

"Neden sorusuna cevap veremeyen insanlardan hazzetmiyorum". Aferin bana; iyi yapıyorum. Sanki ben verebiliyorum her seferinde cevabını. w.a.m.h.s.v.m. (Yine gördüğün gibi kısaltmalara başladım; bu hiç de iyiye işaret değil) Asıl bunun için bir alkış lütfen.


0 saçmalayan daha çıktı: