Salı, Haziran 02, 2009

"You're tender and you're tired"

Hiç çaktırmıyorum ama yorgunum bu aralar içten içe. Başlığı ondan öyle attım bir de Manics seviyorum. Bu aralar rüyalarıma fon müziği oldu bu şarkı. Eskilerin eskisi birini gördüm mesela bugünkünde. Bir tek o anladı yorgun olduğumu gariptir ki. Bu beni anlayan insan rolünü rüyamda o kişiye vermem ne garip. Yüzünü bile görmedim halbuki bu zamana kadar.

Kafamın içinde yine ne tilkiler dönüyor bilmiyorum. Onları görebilecek kadar vaktim yok, dolayısıyla buraya da çok vakit ayıramıyorum. Tek yaptığım şey buralara anlamlı görebildiğim videoları yerleştirmek o kadar. Halbuki ben istemez miydim eskisi gibi yazayım, kendimi delik deşik edeyim. Zaten buraya kendime iyilik yapmak için mi yazıyorum kötülük yapmak için mi hala bilememekteyim.

Geçen gün de Swingle Singers konserine gittim. Aslında gitmeyecektim zaten görmüştüm, izlenecek bir şey yok gibi düşündüm falan ama kızkardeşim aldığı bileti finallerine çalışması gerektiğinden bana vermeyi teklif ettiğinde hayır diyemedim. Zaten sabah başımı yastıktan kaldıramadığım o gün boyunca evde oturmuştum. Velhasıl CSO'nun sezon kapanış konseriydi. Pek bir keyifli geçti. Hatta konserin bir yerinde, bizim swinglelar bir şarkıya başlar oldular. Saniyesinde Björk'ün Submarine'ine benzettim şarkıyı. "Yok artık" dedim kendi kendime. Aklıma türlü sahneler geldi, garip hissettim derken, şarkının Unravel olduğunu fark ettim. O sırada yaşadığım heyecanı ve mutluluğu anlatabilecek kelime bulamadığımdan ve yanımda da benim o anımı paylaşacak kimse olmadığından, dün akşam eve dönerken "Yalnızlık çok kötü bir şeymiş, kocam 9 sene önce öldüğünde fark ettim" diyen o yaşlı teyze gibi gözlerimden yaşlar akmaya başladı. Bir süre durduramadım. O kadar da güzel olmuştu ki, şarkı bitene kadar eşlik etmek isteyip o anı bozmamak için direndim ve o deneyimin içinde olmayı tercih ettim. İyi ki de öyle yaptım. Sonunda salonda kocaman alkışı koparan ilk kişi bendim. Elimde olsa ayağa da kalkardım ama kimse öyle yapmayınca, avuç içlerimdeki kamaşma ve uyuşma ile oturdum oturduğum yerde. Eve gelene kadar hala ellerimi tam olarak hissedemedim. O şarkıyı dinlerken eskiden hissettiklerimi hala hissedemiyor olmam gibi. Ah bu benim tez canlılığım, heyecanlılığım yok mu... Yok olasıcagiller.

Bu sanırım geçen haftanın beni en mutlu eden anıydı. Bu hafta ise mutlu olabilecek bir şeyler bulmaya çalışıp bulamamaktan korkuyorum. O yüzden düşünmemeye çalışıyorum hiçbir şeyi. Bir süre hesapları dondurdum yani. Belli şarkılarla o hesaplar kendilerini buzluktan çıkmış et gibi çözmeye çalışsalar da başaramayacaklar. Başaramayasıcagiller.

Arada buz gibi oluyorum. Tek kelim etmeden domuz gibi susmaktan başka elimde bir şey gelmiyor. Suratsız insanlara tahammülüm kalmadı. Suratsız olmak istemediğimden anlamsız bir gülümseme ve rahatlık ifadesini de takındım. Takıp takıp çıkarıyorum. Bir yerlere gitmekten yine korkmamak için, belli anlarda yine bir şeyleri düşünmüyorum. Meslea bir 1 Haziran gününün başlangıcını geçen sene burada anmıştım. Bu sene anıp anmayacağımı düşünmedim bile. Sadece dün gece saatler 2 Hazian sınırını geçmişken gökyüzündeki kocaman yarım daireyi görüp, hatırladım geride bıraktığım gecenin ne olduğunu ve neler ifade ettiğini. İfade etmeyesicegiller.

Bazen eve vardığımda içimde patlayan renklerin oraya buraya saçılarak, beni odama kadar takip ettiğini ve odamdayken içimdeki o rengarenkliğin grileştiğine tanıklık ediyorum. Oysa yattığım yataktan beni "I'm super, thanks for asking" cümlesini kurdurtacak halde kaldıracak benden başka hiçbir şey olmamalı diye düşünmekteyim, izınt it?

0 saçmalayan daha çıktı: