Shoegaze denen müzik türünden oldu bitti apayrı bir zevk almışımdır. Aklıma son zamanlarda Shoegaze dendiğinde ilk olarak bir Red Sea'si geliyordu Asobi Seksu'nun, bir de Ulrich Schnauss'un Look At the Sky'ı geliyordu. Az önce de Last.fm tavsiyelerinden Film School'u dinledim. Duymuştum gibi geldi bir yerlerden ama emin de değilim bundan. Dinlemeye başladım epeyce hoşuma gitti ki hemen birkaç kişinin kapısını tıklattım, alın yeyin dedim. Robert Smith'e benzer bir sesi var solistin. Pitchfork da grubun 2006'da çıkan Film School albümüne 6.9 vermiş. Ben de 7.5 falan verirdim herhalde. Ne demekse artık bu puanlama da...
Dün sarı saçlı bir anime kızının doktordan lenfoma denen hastalıkla ilgili bir şeyler duymuş olması, içimi epey bir sıkmıştı. Bir şeyler yazacaktım ama gerçekleşmesinden korktum. İyi ki yazmamışım. Sadece şüphe olarak kaldı ve gerçekleşmedi. Mutluyum.
Spora büyük bir kararlılıkla gidiyor olmam mutuluk verici bir gelişme hayatımda. İki gün gidip bir gün bekletiyorum kendimi. Biraz dinleniyorum sonra yeniden başlıyorum. Aferin bana.
Birinin status update'i oldum. Ne yapıyorsa o anda bana söylüyor. Ona söyledim "Yok efendim" dedi. Peki.
Rüüü geliyor bu haftasonu umuyorum ki. Haftanın liseli aşıkları olan Muzo ve Rüüü'yü kutluyorum ayrıca. Bu durumu kutlamak için Cumartesi Nada Shot'lar devrilecek tam da Muzo'nun dediği gibi.
Arada Lost'la ilgili bir şeyler geliyor aklıma. Bu dizinin ne kadar postmodernizm dolu bir dizi olduğu üzerine kitap yazılabilir her ayrıntısıyla. Bir ara Ihab Hassan'ın şu meşhur postmodernizm tablosuyla Lost'u açıklamak gibi bir isteğim var. Umuyorum ki o ara yakın bir aradır.
İyi geceler.
sesli meram 489 -- վիճակվել
2 gün önce
1 saçmalayan daha çıktı:
ühhü bu hafta degil haftaya geliorum :/
Yorum Gönder