Cuma, Temmuz 18, 2008

"I wanna fly, never come down..."

Bugün H. ile konuşurken, last.fm'in yeni arayüzünden bahsettik. Bok gibi olmuş bence dedim. O sevdi. Bense bir kere her fasiliteyi parça parça ayırmanın, ortalığı lunaparka çevirip, tüm konsepti mıncık mıncık yapıp oyuncağa çevirmenin bir anlamı yok dedim. o ise tüm bunları alışkanlıktan söylediğimi halbuki her şeyin çok güzel göründüğünü söyledi. Bense hala alışkanlıktan değil, hakikaten kötü tasarım olduğun düşündüğümden böyle dedim ve hala da diyorum. Hep derim hatta!

O sırada kendisinin Amerika dönüşünde ne kadar değiştiğinden bahsetmeye başladı bana. İnsanlarla ilişkilerini bikaç aydır saçma sapan hale getirdiğini söyledi. Başkalarının "H. sana ne oldu?" şeklindeki şaşkın tepkilerini anlattı. Ama uğraşıyormuş düzeltmek için de. Ona yeni last.fm gibi olduğunu söyledim. Ben de benim durumumum da çok benzer olduğunu ve fakat benim durumu düzeltmek için zerre kadar kımıldamadığımı da ekledim. Sanırım müziği öne çıkarmak için yapılmış yenilikler dışında tasarımına hiç dokunmamış bir last.fm'e benziyorum ben de diye düşündüm.

Bugün eve dönerken güzel şeyler düşünmeye çalıştım. Son birkaç günü kazasız belasız atlattım derken, yine gereksiz huysuzluklar yaptım. Ona buna laf attım, dalga geçtim. Yoktan yere anlamsız cevaplar verdim. Tüm günün sonunda o günü çiğneyip posasını buraya saçmalayarak tükürdüm. Bugün onun attığı mail olmasaydı kendime gelmeyecektim herhalde.

Bir ay içinde güzel yazılar yazmayı planlıyorum. Hakikaten güzel yazılar. Zaten Dream beyefendi ile yapılacak projeler var bizi bekleyen taa İngilterelerden. Birkaç gerekli maildan sonra o iş için kolları sıvamak lazım. Bu aralarki negatif tüm enerjimi kanalize edebileceğim kadar pozitifliğine güvenebildiğim bir kaynağım var artık gibi düşünmekteyim.

Ağustos ayının ilk günlerinde İstanbul'u ziyaret etme planlarım var tabii uzun süredir. Björk sağolsun konsere geliyor zaten kendisini izleyeyim diye. Bugün Hidden Place çalmaya başlayınca kulağımda, kendisinin ne kadar benden olduğunu tekrardan hissettim. Sanırım Björk kadar iyi olan başka bir kadın sanatçı yok benim dünyamda. Kendisi gibi güçlü ve bu kadar doğru ifadelerle kendimi anlatabilseydim, nasıl bir noktada olurdum şimdi bilemiyorum. Bilmeye çalıştığımda yetenek yoksunu anlamsız bir insanım ben deyip köşeme çekiliyorum içimde apayrı bir sinirle. 3 Ağustos'ta hasetimden çatlayacağım ama neyse ki alacağım zevk o ya da bu şekilde çatlamış yerlerimi yapıştıracak, kırıklarım yerlerine oturup pürüzsüzce kaynayacak. Mutlu oluyorum şimdiden bunu bildiğimi farkettikçe.

Daha çok mutlu olmak istiyorum. İyi hissetmek istiyorum. Ha bir de "turnusol kağıdı" lafının doğru yerde kullanımından bıktım; yanlış ve alakasız bir yerde gördüğümdeyse "salak" deyip geçiyorum. Bunun yerine başka bir kelime türetilsin istiyorum ve şu sözlerle bitiriyorum bu yazıyı da:

"I wanna live life, never be cruel,
I wanna live life, be good to you."

0 saçmalayan daha çıktı: