Björk'un son videosunu birkaç kez açıp izledim ben 22 dakika önce geride bırakmış olduğumuz Çarşamba gününde. Bir tanesinde cidden oturdum izledim, diğerlerinde ise ara ara göz attım, o orada kendi halinde seyrederken, ben kendi işimi yaptım. Her izleyişimde de Björk bu klibi iyi ki Michel Gondry'e bırakmamış dedim. Yine antin kuntin işlerini, artık izleyip bıktığım, kendine göre naif buluşlarını sıkıştırırdı ve bu Björk gibi her yaptığı işte kendini yenileyen ve aşmaya çalışan bir kadına hiç uymazdı diye düşünmekteyim.
Peki benim gibi The Science of Sleep'sever bir kişi ne oldu da Michel Gondry için böyle şeyler söyleyebiliyor? Aslında her şey geçen gün A.'un bana, şu buraya da koymuş olduğum ayakkabılı film sahnesiyle pek bir sevmiş olduğum Miranda July'nin bir kısa filmini göndermesiyle başladı. İzledim. İzledim... Ama nedense bir şeye benzetemedim. Hemen buraya da koyayım bir izleyin. Sonra konumuza dönelim.
1 saçmalayan daha çıktı:
başlık çok yerinde olmuş evet "marjinal fayda"... tam bi tüccar gibi yazmışsın...herşeyi bu kadar çabuk tüketuyo olmamız yine/hala çok yazık bence.
her konu hakkında sölicek bi boku olan oscar wilde'in bi lafı aklıma geldi "Fashion is a form of ugliness so intolerable that we have to alter it every six months"
evet jenerasyonumuz mudur, 2008 midir, tam ne zaman başlamıştır bilmem ama herşeye "moda" muamelesi yapıyoruz, herşeye ürün muamelesi yapıyoruz. ürün lafi burda tamamen fabrikadan çıkan şampuan şişesi anlamında kullandığım bişiii.
herşeyin üstünde "yeni yeni yepyeni" yazması gerekiyo. 10 sene önceki gözlüklere nası herkes bi tarafıyla gülüyosa herkes artık herşeye o hızda gülmek istiyo.
herkes madonna olmak zorunda, 6ay içinde saçını değiştirmese kıçını değiştirmek zorunda. neden peki? reklamları sağlam olsun diye.
yaratıcı insanları onların bakış açısından değil onları pazarlayanların bakış açısından "takip eder" olduk. insanlar da "moda" oldu çünkü, klipler de, filmler de.
herşey "eskimek" denen bi sürece giriyo, ve bu süreç her geçen gün hızlanıyo, her geçen gün en eskimiicek gibi görünen şeye ilk "tu kaka" diyen kazanıyo vede söz konusu "ürün"ü parçalayarak.
3ayda bir yeni cep telefonu almak gibi bişi işte bu da.
orda gondry 20inci yuzyılın en en başından beri varolan aslında "klasik" denebilecek bi anlayışla bişiler üretiyo, üstüne kendi özel ritmik anlayışını oturtmasi "aman tanrim ne de yaratıcı" etiketini kazanıyo, bunun sonucunda kocaman bi ün/saygı/itibar yapıyo ama bu da televizyon karşısında oturunca her kanalda en fazla 4saniye duran zap delisi şımarık çocuklar dünyasını bikaç seneden fazla oyalayamıyo.
nedir derdimiz bilmiyorum, ama bişilere hastalıklı yaklaşıyoruz sanırım, rahatsızız sanırım, çünkü herşeyden bu kadar kolay sıkılıyorsak ya bizde bi boşluk var yada herşey "moda".
Yorum Gönder