Bazen böyle fotoğrafları görünce, ki evet bilerek isteyerek gayet ikiyüzlü olarak sıcak battaniyemin altından ancak fotoğraflardan görebiliyorum böyle görüntüleri, nelerle ilgileniyor olduğumu düşünüyorum. Oranın tasarımı, onun kitabı, bunun müziği, " Aaa Radiohead'in yeni albümü", "Ah kalbim ve kırıklıklarım"...
Bunun gibi daha yüz şey sayabilirim sanırım. Maalesef...
Dünyanın tüm kötülüklerinden ve kirliliğinden uzakta bembeyaz minimal tasarımlı ev fikirleri, güzel bir bilgisayarın beyaz tuşlarından tüm dünyaya ulaşmak, birilerini sanat dehası olarak etiketlemek, film-müzik ve kitaplara dünyanın en büyük şeyleri muamelesi yapmak ve dünyanın bunlarla değişeceğine inanmak, güzel müzik dinleyerek hislere dokunabilmek anlara dönebilmek ve olmayanları da yaratmak ve böylece çok mutlu ve çok üzgün hissedebilmek, bilmemne şişesinin tasarımının harikalığı, onun kahvesi bunun kahvesinden daha güzel şeklinde bitmek bilmeyen saçma konuşmalar yapmak, şarabın hangisinin daha iyi olduğu, bir gece dışarı çıkmak isteyip çıkamadığı için eve tıkılmış hissetmek, gittiği yerlerde Guinness yok diye homurdanabilme ve üzülebilme lüksü, istediği elbiseyi almadığı için üzülmek, ülkeler ve sınırları üzerine anlamsız konuşmalar yapmak, politikadan ve özgürlüklerin konuşulduğu önümüzde ise toplamda dört kişilik bir ailenin bir aylık geçim masrafına eşit gelen bilmemkaç yüz liralık içkilerin olduğu bir masa... Ne kadar da hayatın içindeyim değil mi?
Yapay hislerle geçirilmiş tüm anlarım gözümün önüne geliyor işte. Ardından üzüldüğüm hiçbir sevgilimin fotoğrafına bakınca bu fotoğrafa baktığım kadarki his yoğunluğuna sahip olamadığımı farkediyorum. Bir kilo yedi yüz gram, yüz tonluk bir ağırlık olarak biniyor omuzlarıma. Ciğerlerim teepee şeklini alıyor, bir şeylerin yasını tutuyor. Kendimi ve dolayısıyla insanlığı sevmek daha da zorlaşıyor....
sesli meram 489 -- վիճակվել
2 gün önce
1 saçmalayan daha çıktı:
ne kadar şanlı olduğunu bilmeyen ikiyüzlü insanlarız halimize şükretmiyor yokluklara ağıtımız hiç utanmadan...
Yorum Gönder