Cuma, Mayıs 08, 2009

"how I long to break the silence"

Geçen gün B., ki kendisini bu aralar pek bir sıkıştırasım mıncıklayasım var, "-less" ekinin getirildiği isimlerle ilgili bir alıştırmada, "homeless people" evi olmayan insanlar, "motherless child"ı annesi olmayan çocuk diye çevirmiş mutlu mutlu dersine devam ediyorken, karşısında bulunan Milli Eğitim Bakanlığı'ndan gelen kocaman hömhöm insanlarım gözlerinin içine bakarak "pennyless men"i penisi olmayan adamlar şeklinde çevirmiş. Daha da kötüsü 40larında olan öğrencilerin sesleri bile çıkmamış hatta kafalarını kaldırıp bakmamışlar bile.

Sonra geçen gün ben Adjective Clause anlatırken, "Marilyn Monroe whose nickname was silly blonde" şeklindeki ifadeyi, öğrencilerin çevirilerini düzeltmeye çalışıp bir yandan da ben çevireyim derken, "nickname'i aktif sarışın olan Marilyn Monroe" dedim ki hatta üstüne bir de "bilinçaltım bana hain oyunlar oynuyor" deyip beni dinleyenleri epey eğlendirdim.

Bu yukarıdaki iki örnek İngilizce öğretmenlerinin hazin hayatından kesitler. Nasıl saçmalayabiliyoruz hepimiz görün diye ibret olması amacıyla eklendiler yazıya.

Geçen gün de şu üfleyince üzerindeki pamuk iğne yaprakları üfleyince uçan toparlak bitkinin ne kadar güzel görünebildiğine şahit oldum sabahın 8'inde. Sonra onu güzel yapanın o üzerindeki pamuksu ipliksi yapraklarının bir üfleyişte uçacak gibi duması olduğunu düşündüm. Hemen ardından da "Acaba bu güzelliğe dayanamayıp bu çiçeğe yaklaşan veya onu koparan kaç kişi, onu üflemeden durabilmiştir" diye bir soru geçti aklımdan. Gözümün önünde beliren sayı yuvarlak bir şeydi.

Devam ettim sonra iç diyaloguma ve dedim ki "Sanırım görüntüdeki veya kişilikteki çekicilik yüzünden yanımıza yaklaşıldığında hep aynı şeyi yaşıyoruz ve bizi çekici yapan o şey bize yaklaşanın üfürmek gibi basit bir eylemde bulunmasıyla sonlandırılıyor. Ne kadar yıkıcı varlıklarız."

Sabah sabah böyle şeyler düşünüyor olmam hayra alamet değildi tabii. Akşamı pek mutlu geçmedi. Öğleden sonra Porcelain dinlememle birlikti kendini iyice açığa vuran depresif ruh halim gece yarısı başa çıkılamayacak gibi görünen bir yumak haline geldi. Yumağı aldım sonra oyunlar oynadım, kedime fırlattım. O oynarken ve yumağı havalara atıp tutarken yanlışlıkla pencereden düşürdü. Sonra hemen koştuk pencereye tabii. Bir baktık aşağıdaki kediler başına üşüşmüş. Neyse artık deyip peşini bıraktım depresyon yumağımın. Üzerine üşüşülmüş ve yenilmiş J. B. Grenouille gibi tiftik tiftik halde aşağıya saçılmış duruyor zaten.

"Everyone was leaving & the moment soon passed away"

Aklımda günlerdir birikmiş şeyleri bir yazıya kusmasam iyi olacak. Gece uğrarım herhalde.

4 saçmalayan daha çıktı:

Wereyda dedi ki...

"dandelion birds" diye bir şey var sevgili divina. çiçeğin adına anlam katıyor.

divina dedi ki...

adını bilmediğimden, google'da bu çiçeği nasıl kelimelerle anlattığımı bilseniz epey gülerdiniz :)

Wereyda dedi ki...

keşke tramvay durağı'na "Cicek" diye değil de, "Dandelion" diye kaydetseymişim. : )

Adsız dedi ki...

bu çiçeğin türkçede adı şeytan tüyü:)ben çok severim ve kendimi de biraz benzetirim,bir üflemeyle dağılan bişey:)ayrıca usual suspects filminin sonunda kevin spacey harika üfler buna ve der ki:''püffff,bir bakmışsın yok olmuşum'' (hesabımın adını ve şifresini unutmuşum:) ) hafize gönen