Pazartesi, Mayıs 11, 2009

Faunts - High Expectations/Low Results

Bir ara tesadüfen birinin Flickr hesabına denk düşmüştüm oradan oraya zıplarken. Gördüğüm fotoğraflardaki sakinlik hissi, insanların yüzündeki mutluluk ve huzur, heyecanlı anların çekildiği fotoğraflarda dahi durumu daha da heyecanlı kılan bir ölçülülük vardı o fotoğraflarda. Sonra Kanada'da Edmonton adlı bir yerde çekilmiş olduğunu keşfettim fotoların. Gün geçtikçe daha da çok şey öğrendim bölgeyle ilgili o fotoğraflar vasıtasıyla. Alberta'nın küçük bir şehri olarak nasıl da herkesten uzak görüntüsü ve bembeyaz bir kar örtüsü altında insanların yüzündeki o gülümsemenin sebebi olabildiğini gördüm. İçimden kaç kez "bu fotoğrafları çeken insanla tanışsam keşke, beni de alsa oraya götürse ve oradaki gülümsememi çekse" diye geçirdim kim bilir. Sanırım buradakiyle oradaki arasındaki fark beni tanımayan bir insanı bile şaşırtacak derecede olurdu.


Velhasıl dün gece supersonik gözlüklerimizle birbirimize hava attığımız G. bana tam da Edmonton'dan Faunts'un ilk albümleri olan High Expectations/Low Results'ı gönderdiğinde daha gubun nereli olduğunu bilmeden o fotoğraflardaki kayıp ama insanı gıdıklayacak kadar güzel görüntülerin bende yarattığına benzer hisler içine daldım.

Faunts 2000 yılında Kanada'da üç kişi ile hikayelerine başlamış şimdilerde ise sanırım sayıları yedi olmuş olan bir grup. 2005'te Friendly Fire plak şirketinden High Expectations/Low Results adında pek şahane olan ilk albümlerini çıkarıyorlar. 2007'nin Aralık ayında çıkan M4 EP'i, 2008 Kasım'ında çıkardıkları Remixed adlı isminen anlaşılabilecek bir konsepte sahip olan albümleri ve son olarak da bu yılın Şubat'ında çıkardıkları Feel.Love.Thinking.Of. adlı albümleriyle müzik tarzlarındaki geçişler konulu yazıların hedefi olmuş. Benim gönlümü ise ilk albümlerindeki birbirine karışmış bol katmanlı müziğin üzerindeki numb vokalleriyle çaldılar. Ben henüz o geçişin neye benzediğini deneyimlemedim ama ne olursa olsun Faunts'un oldukça özel bir yeri olacak bende.

Hatta bu grup bende bir zamanlar Marche La Void'in yarattığı etkiyi yarattı desem de inanmayın. Aslında o kayıp ruh halinde olsam ve bu grubu öyle dinlemeye başlasam evet tam olarak doğru söylemiş olurdum. Ve fakat ellerimi havalara kaldırıp The Field ile dans etmek istediğim bir dönemdeyim. Dolayısıyla bu ağır ve bana tanıtıldığında Radiohead'imsi olarak nitelenen bu grubun depresifliği beni yormuyor. Erik yiyerek başladığım Pazartesi sabahımı daha da çekilebilir kılıyor. İnsanlarla yaptığım diyalogların arkasında bağırıp çağırmadan uslu uslu oturan ve arada gülümseyen küçük bir çocuk uysallığında dinletiyor kendini. Arada bir gecenin bir yarısı çıldırıp, oradan oraya garip sesler çıkararak koşturup beş dakika içinde dizimin dibindeki yeri alan kedim de diyebilirim gayet.

Buradan E.'a sesleniyorum ayrıca: Evet, hala bazı şeyleri gereğinden fazla seviyorum gördüğün gibi. Keşke sen de sevebilsen diye pislik de yapasım var. Yaptım bile.

Tereddüt etmeden dinleyiniz:

Faunts - Gone with the Day

Faunts - Parler de la Pluie et du Beau Temps

0 saçmalayan daha çıktı: