Pazar, Haziran 29, 2008

"Take me on a trip, I'd like to go some day..."

En son yazdığım Süpersonik yazısından sonra, ertesi gün yani dün oluyor bu sanırım, iPd'um shuffle'daydı kapıdan çıktığımda her zamanki gibi sabah. Günün ilk şarkısı ritüelini başlattığım anda şu şarkıyı gördüm: Supersonic - Jamiroquai. Bir bildiğim varmış demek ki dedim. Sonraki French Teen Idol'la üzerime aldığım hafif giysileri çıkarıp o sıcakta kazak, kaban falan giymiş gibi oldum. Yoluma devam ettim.

Babam biraz kötüymüş. Ona canım sıkıldı bugün. Sırtında bir ağrı varmış, sesi de çok yorgundu. Çok canım sıkılıyor haliyle içten içe.

Onun dışında da bir şey yapmadım pek. Cansei de Ser Sexy'nin yeni albümlerini indirdim dün. Bugün eve geldiğime dinlemeye başladım ama sandım ki ilk dilediğim şarkıları albümün en vasatları. Düşündüm ki albümde en az 3-4 tane eski CSS ayarında şarkı olur. Ama maalesef yokmuş öyle bir şey. Albüm başladı çalmaya v bitti. Arada bir tane aklıma takılan bir şarkı olmadı. Bir defa daha dinlemeye bile isteğim yok. Hayalkırıklığı oldu yani.

Bugünkü baba haberinden sonra kendimi eğlendirmek için Estelle'in Kanye West'le söylediği American Boy'u dinliyorum. Videosunu bile indirdim şarkıyı tek bulamayacağımı düşünüp. Dışarı çıkasım da olmadığından Nada'daymışım hissi yaratıyor arada. Bu şarkıyı duymadığım bir gece geçirmedim orada tabii ondandır.

Güneşin enerjimi sömürdüğü ve yok ettiği günlerdeyiz maalesef. Elimi kolumu kaldıracak halim olmuyor çok zaman. Bugün Starbucks'ta birilerini beklerken de hafiften yağan yağmur biraz olsun rahatlattı ama öyle bir yağmur lazım ki ruh halimi düzeltmeye ancak Sonbahar veya İlkbahar'da görülebilecek türden masif olmalı.

Moleskine'lerimden biri de arkadaşlarım akıllarına gelen saçma veya ciddi şeyleri yazsınlar ve benimle paylaşsınlar diye yanımda geziniyordu. Bugün birisi oraya bir şeyler yazdı. O kadar bendi ki yazdıkları, okurken "ben yazsam bu kadar olmazdı" dedim. Sonra da yazanı düşündüm. Kim ki o zaten dedim. Gülümsedim.

Günün sonunda hiçbir şey yapmamış olduğumu farkettiğim zamanlardayım. Onun dışında 60 koruma faktörlü güneş kreminden aşağısının kurtarmadığı bugünlerde bir şeyler değişiyor, değişmiyor. Can sıkıntısı hep aynı kalıyor; American Boy bile kurtaramıyor bazı anları. Sonra D.'yi açıyorum. Öyle bir uyumlanıyorum ki lanet olasıca şarkıya, bu benim gizli şarkım olsun istiyorum. Burada kimseyle paylaşmayayım. Kendi kendime söyleyeyim, dinleyeyim. Last.fm'de bile görünmesin diye şarkının klibini indirdim. O kadar bana ait olsun istiyorum. İyi de yapıyorum.

Sonra aklıma şu halimde kalmak için, başkalarını yanıma almamak için ne kadar uğraştığım geliyor. Nasıl da çabalıyorum diye şöyle bir düşününce şaşırıyorum bu kadar gayretli oluşuma. Hayatımda az şeye karşı bu kadar gayret göstermişimdir. Bu kadar yabani davranabiliyor oluşuma şaşırıyorum. Ne zaman bu kadar kabuk bağladı derim? Cevap buluyorum ama sesli söylemek istemeyeceğim kadar derinlere itmiş olmalıyım bu tür cevapları ve nedenleri.

Artık susayım diyorum. Her şey yerli yerinde olsaydı veya her şey tam tersi bir dağınıklık içinde olsaydı susamazdım biliyorum. İkisi arasında arafta kalmış, asılı duruyorum. Bu halimden hiç hoşlanmıyorum.

0 saçmalayan daha çıktı: