Perşembe, Haziran 26, 2008

"Come for me, Cover me, Come for me, Comfort me"

Deerhunter'ın Microcastle'ını dinleyin, dinletin! Benim kulağımda olmasa kafamın içinde dolanıyor şarkılar. O derece sevdim. Agoraphobia'ya da dikkat edin demeyeceğim zira edeeksinizdir zaten.

Dün gece öylesine otururken Nada'da, garip garip şeyler farkettim kendimle ilgili. Dün gecenin teması garip şeyler farketmek gibiydi zaten. Hangi birini buraya yazayım, hatta yazayım mı bilemediğimden bu konuyu hemen kapatıyorum.

Bir süredir, iş, alışveriş ve fiş olarak geçiriyorum zamanımı. Fiş yerine ev okuyunuz lütfen lakin oradaki uyumu bozamazdım. Spora gittim mesela geçen gün gitmediğim beş günün sonunda. Beş gündür uyuyor olduğumu farkettim ve spor sayesinde o uykudan uyandım. Buradan anlaşılacak sonuç sporu ihmal etmemek lazım.

Geçen gün Muzo'yla otururken bir yerlerde, onun aldığı Wallpaper ve Grafik Tasarım dergilerine göz gezdirdik. Her iki dergide de dikkatimi çeken şeyler oldu. Bunlardan biri de mesela bir süredir dekorasyon, tasarım sitelerinde de gözüme çarpan bir şeydi. O da artık kitapların da bir tasarım objesi olarak kullanılıyor oluşu. Ne kadar iç dekorasyon fotoğrafı görüyorsam bunların yarısından fazlasında bir köşede duran kitaplar, ev sahibinin zevklerini yansıtacak ve aynı zamanda dekorasyona uygun renkte ve formatta olacak şekilde oraya özellikle konulmuş oluyor. Artık kitabın üstündeki fontun, kapağının renginin, duvara asılan ve evsahibinin zevkini yansıtan bir resim kadar önemli olduğu bir dönemdeyiz galiba dedim sonra da. Az önce de Bibliochaise diye bir şeye rastladım. Şöyle bir şey kendisi:


Sanki kitaplık yapılacakmış da kitaplığın olduğu odaya oturulacak yer son dakikada düşünülmüş. "Şu parçaları birleştirelim ortasına da yastık koyalım" denilmiş. Bunlardan bir tane evime alır mıydım bilmiyorum ama sevimli geldi. Buradan ulaşınız sitesine.

Evimde şu anda kalan biri var çok gizli, çok sevdiğim. Uyandı. Yanına gideyim onun. Sonra devam edeceğim.

0 saçmalayan daha çıktı: