Cuma, Ocak 20, 2006

[...]

yeryüzünde hiçbir düşülkesinin olmayışı ne garip... sonra da burada yaşayıp düşlerimizi gerçekleştirmekten böyle bir şeyin "gerçek" olabileceği umuduyla "hala" bahsedebiliyoruz... biz mi yanlış yerde yaşıyoruz yoksa hayallerimizi mi yanlış yerlerde yaşatıyoruz onu merak ediyorum ben de.

philip glass dinlemek ayrıca ruhumu dinlendiriyor; içimde anlamsız, tarifsiz burkulmalara yol açıyor. bu his de bir şekilde içimde dingin dingin oturamayan, yerinde duramayan ve bu yüzden de kendi içlerinde bir gelişim gösteremeyen her şeyin, tam da kendi içlerindeki devinimlerini tetikliyor. durmak, oturmak, kelimeler üzerinde değil de hisler üzerinde yoğunlaşıp bunları farklı yollarla ifade etmek zamanı geliyor sanırım yavaş yavaş. belki de paul auster'ın ny üçlemesindeki bir karakterin çocuğuna yaptığı gibi hepimiz ayrı ayrı odaların içinde büyümüş olsaydık ve bize sözcükleri öğretmeselerdi, elimize tek bir kalem veya boyalar verseydiler, tanrı'nın (o her ne ise) dilinden konuşuyor olurduk. değişik bir fikir çılgınca görünse de değil mi sevgili imagine room sakinleri?

bu haftasonunun güzel geçeceğine dair hisler var içimde. buraya bunu yazdığım için kötü geçeceğinden de adım gibi eminim ya neyse. (htrlynz: güneş yay, yükselen ikizler ve tutulamayan çene üçgeni) ayrıca serbest bir çağrışımla (bkz: bermuda şeytan üçgeni)

hadi biraz da siz boşlukları doldurun aklınıza gelenlerle salt o boş alanın varlığını hissetmek adına...

0 saçmalayan daha çıktı: