Cuma, Eylül 19, 2008

"To shut yourself up is the hugest crime of them all"

Nedense bu aralar pek yazmıyorum. Sanırım yoğunluktan ama tam olarak bu da değil herhalde. O yoğunluklardan ötürü sürekli ertelenen düşünceler içine ancak yatağa uzandığımda girebiliyorum ve bu da ancak uyumadan 15 dakika önce olduğu için, hiçbir düşünce sonlandırılamıyor veya çözülemiyor.

Bu hafta neler oldu diye düşününce, Ma geldi tek değişiklik olarak. Geç saatlere kadar oturuldu, yarasalardan bahsedildi. Nada'daki grubun Come As You Are yorumuna bol bol bok attı kendisi. Güldük. En son kendisini uyandırmaya çalıştım ama uyanmayınca artık işe gitmeye karar verdim ve kendisine istediği zaman uyanıp çıkabileceğini söyledim. Akşam geldiğimde beklediğim gibi yoktu. Ha evet bir de artık kendisinden bana kalan bir paket Pink Elephant'ım var.

İşle dolu bir haftasonu beni bekliyor ama bugün güzeldi. En azından 30 Ağustos'tan beri ilk kez evden çıkmadığım bir gün yaşadım. Çok ilginçti. Ama özel ders verdiğim öğrencim geldi ve işe devam ettim. En azından kendi evimdeydim ama. Arada öğrencimin beyni sulandığı vakitlerde müzikler açtım, kendisini dinlendirdim.

Bu aralar Ankara'nın havası çok güzel. Sabahları üzerime nispeten daha kalın şeyler alıyorum. En azından sabah ve akşam serinliklerini kesebilecek şeyler... Tam sevdiğim havalara giriş yaptığımız günlerdeyiz. İstanbul'a gitme isteğim gitgide artıyor. Bu duruma en kısa zamanda bir çare bulmak istiyorum ama "Nereye divina hanım, nereyeee?!" diyorum. Bu kadar ders dururken nereye hakkaten?

Bazen de her şeyi burada bırakıp çok absurd bir yere gideyim diyorum. Bu bu hafta en sık aklıma düşen fikirlerden biriydi. Ama öyle haftasonu falan değil, temelli bir gidiş bu. Aklımdaki çözülmemiş zımbırtıarı bile gülerek ve heyecanla kendiliğinden bana unutturacak bir yerlere. Arada da All is Full of Love dinliyorum. Sözlerine bu kadar zamandır nasıl bu kadar kayıtsız kalmışım diye şaşkınlıklar geçiriyorum. Sonra bazen küsüp, sevmediğimi söylediğim ne varsa hayatıma dahil edeyim, onlarla barışayım diyorum. Ama bazı şeyleri içim kaldırmıyor. Duruyorum o anda. Zorlamak istemiyorum kendimi. İyi yapıyorum.

Flaş Flaş Flaş!!! The Walkmen 2008 Eylül'üme damgasını vuran grup oldu bir de!

Son zamanlarda her post'ta bunu sayıklıyorum evet ama elimde değil. Kendilerinden başka bir şey dinleyesim yok. Açıp dinliyorum sürekli öyle. Bir de Fujiya & Miyagi dinliyorum aralarda da. Eski albümlerini daha çok seviyorum onların da. Birisi çok şaşırmıştı bir ara Last.fm'deki overall listemde ilk onda onları görünce. Ben hiç şaşırmıyorum.

Dün gece Hartfield adında Japonya'dan bir grupla tanıştırdım kendimi. Grubun elemanlarının Terazi burcu olduğundan mıdır artık bilmiyorum ama L.I.B.R.A adında bir albümleri var. Ben bir albüm yapsam kendi burcumu isim olarak seçmezdim herhalde ama çok da güzellermiş. Shoegaze seviyorum evet, bu grup da tam sevebileceğim türden. Geçen sene Ulrich Schnauss'un Look At The Sky'ına benzer şarkıları var. Hatta pek çok sevdiğim, Asobi Seksu'ya da epey bir benzerlik göstermekteler. Yine gitarlarla örülü, sivri uçları törpülenmiş bir müzik tabii ki. Shoegaze olunca başka türlüsü olmuyor çünkü. Dreampop denen şeyin güzelliği, bahar aylarına yakışması gibi bir gerçek var. Kabul etmek lazım. Myspace sayfaları'na bakmak lazım. Bakın o zaman.

Bir de Pneumonia denen şarkının güzelliğini yeni yeni keşfediyorum. Utanıyorum bundan da. Bir seneyi mi aldı diye sorabilirsiniz ama şarkı öyle anlarıma denk geliyor ki, su seslerinin arasından fısır fısır kendisinin "get over the sorrow girl, the world is always going to be made of this, you can trust in it unless you breathe in bravely" dediğini duyunca silkiniyorum "Sen kork Pnömokok!" diyorum ama bir yerlerde bir alakasızlık seziyorum. Olsun ama düşen omuzlarım dikleşiyor. En azından korkaklığımı bir an olsun defediyorum. Gittikçe susan bir insan haline gelmiş olmaktan utanıyorum, sıkılıyorum. Sonra da diyor ki o yine "understand so clearly, to shut yourself up is the hugest crime of them all". Kendi içsel ülkemin İçişleri Bakanı atadığım Björk'ü Dışişleri'ne geçirsem daha mı başarılı bir seçim yapmış olurum acaba diye düşünüp duruyorum. Sanırım tüm kabineyi elden geçirmek gerek diyor; işe şimdiden başlıyorum.

0 saçmalayan daha çıktı: