Salı, Şubat 05, 2008

"I don't wanna be your friend, I just wanna be your lover..."

Kendimi birilerinin eline bıraktım... Öyle gidiyorum boş viteste. Radiohead veya Zero 7 dinlerken başka şansım yok sanırım. Bir de üstüne La Ritournelle çalarsa tamamen kopuyorum her şeyden herhalde. Uzun süredir kendimi rahat bırakmıyordum. Bugün bıraktım. Hayırlısı olsun demekten başka bir çarem yok sanırım artık. Her şey için çok geç kaldığım bir andayım. Şüphe doluyum.

Bugün ateş insanlarıyla konuşurken, six degrees of seperation denen teoriyi kanıtladık. Herkes birilerinin tanıdığı çıktı yine. Kadercilik denen şeyle deteminizmi birbirinden ayıran tek şeyin zamana yüklenen anlamlar olduğuna kanaat getirdim. Bazıları geçmişe yönelik sorgulamalar yapıp tümevarıyor ve onlara kaderci deniyor, bazıları ise geleceğe yönelik şimdiden yola çıkarak tümevarımlar yapıyor buna da determinizm deniyor sanırım. Az önce birine "içiyorum ve şu anda sonra söylediğim hiçbir şeyin sorumluluğunu kabul etmiyorum" demiştim. Yine aynı cümleye sırtımı dayamak istiyorum çünkü saçmaladığım konusunda paranoyalarım var.

Öyle bir gündü işte bu da. Onun tanıdığı x'in y'nin beraber olduğu g'nin sevdiği bir a'sı olduğunu farkedince şaşırdım. Hala şaşırmaktayım. O şaşkınlıkla bu halimle yapacağım en mantıklı yorumlar bunlar oldu. Yazıp saçmalayayım istedim.

Sanırım herkes kendi yaptığından sorumlu bu hayatta. Annemi sorguladığım kadar kendimi sorgulayabildiğim zamanlar yakın. Korkuyorum. Ama ayaktayım ve zırhlarımı itinayla çıkarıyorum.

0 saçmalayan daha çıktı: