İçimdeki başka bir şeylerin yarattığı karanlık bir tarafı daha keşfetmek istemiyorum. O keşfettiğim şeyler bana ait değiller çünkü. Bir şeylerin içime sinsi sinsi yerleştirdiği kötücül şeylerden olabildiğince uzak bir yaşam ne kadar renkli geçer bilmiyorum ama en azından kendi renklerimin ardımdaki gölgelerin karanlığına aşinayım. Bunların gölgelerine de aşinayım ama o aşinalık had safhada olumsuz noktalara refere ediyor. O yerlere bulaşmak istemiyorum. İçimde oluşan o hastalıklı bölgeye ne zamandır giriş yapmamışken, beni yine o tarafa çeken bir ağırlık istemiyorum hayatımda.
İnsanların en büyük mutluluklarının ardından en büyük üzüntülerini yaşamaları, o mutluluğun hemen akabinde gelen muz kabuğuna basıp ayağın kaymasıyla başlayan o -kıçüstü yere oturuş demek isterdim ama o kadar hafif de değil- yerin bilmem kaç kat dibine giriş, tepetaklak oluş, tarot kartlarında "asılan" ve "kule" kartlarının üstüste denk düştüğü bir durumu yaşamaları ne acı...
Bunun farkındayken, çok büyük mutluluklara tekrardan gönüllü olmaya hala cesaret edebilmek, o cesaret ediş'e hayret edebilmek, bir yandan da kendini durdurmaya çalışmak ne kadar doğrudur bilmiyorum. Neden sular bulanır, neden hayat hep olmadık yerden insanı vurmaya çalışır onu da anlayabilmiş değilim.
Halbuki derslerime iyi çalıştım ben.
sesli meram 489 -- վիճակվել
2 gün önce
0 saçmalayan daha çıktı:
Yorum Gönder