Cuma, Mayıs 05, 2006

"Billy Pilgrim has come unstuck in time."

bakıyorum da odamız şenlenmiş.

her telden sesler çıkmış. çıksın zaten bu oda bu yüzden var değil mi?

her birinize bir şeyler demek isterdim mesela müslüm gürses'in albümü için şunu demek istemiştim ama bir türlü diyememiştim nedense:

"dümdüz anlatımlarla kendini ifade eden ve bu anlatımıyla 'müslüm gürses' olmuş olan bu adamcağız murathan mungan'ın dolaylı anlatımlarının kurbanı olmuş gibi gelmekte bana. yani arabesk olanı, doğuyu, entelektüelize (bu da nasıl bir kelimeyse işte) etme kaygısının son zamanlardaki rahatsız ediciliğinden biri gibi gelmekte bu durum bana. albümü edinmedim, tek bir şarkıyı bile dinlemedim ama hiç içimden gelmiyor ya. o adamı da özcan deniz kıvamına soktular ya ona şaşırıyorum ben. ahmet mete ışıkara'yı en seksi erkek seçen zihniyetin bir farklı versiyonu gibi geliyor onu bu hale getirenler de her ne kadar daha entel kuntel görünseler de. yani bence proje ilk başta 'oha' şeklinde tepkiler alırken, daha sonradan çabucak unutulacak gibi geliyor ve işte bu yüzden de başarısız. elimize geçen her objeyi 'high culture' (gece gece bunun türkçesiyle falan uğraşamayacağım, üzgünüm) objesiymiş gibi göstermeye çalışıp ona anlam kazandırma ve onu popüler kültürün bir nesnesi haline getirmek de basit entelektüelizmin sonuçlarından olsa gerek. yani bir şey yerinde kalsın, yerinde bırakılsın yahu. bu kadar mı boku çıktı bu işin. ne anlar o adam murathan mungan'ın anlatımlarından. adamın dinleyicileri kendini kesip biçmekte, ve ritüel kavramının bokunu çıkarmakta fakat bizim entel adamlarımız, adamı oyuncak edip, eğlenmekte. birazcık saygı insanlığa iyi gelebilir diye düşünmekteyim..."

oh be! dedim rahatladım.

öte yandan retro ve ygmr bey'in yazdıkları da odamızı şiir panayırına çevirmiş adeta. hepsini okudum ettim merak etmeyiniz (ah eminim çok ediyordunuz ya ahaha bazen ne salak oluyorum ben). güzel gelişmeler bunlar. yazınız efendim. retro bey'in de zamanında dediği gibi "beat jenerasyonundan ne farkımız var canım?" değil mi ama?

jeff buckley'nin "i know we could be so happy baby"i dinlemeyen varsa dinlesin lütfen. bu başlığım ise çoktan o şarkıya ithaf edilmiştir zaten...

yarın karaokeye gideceğiz minna's denilen yere. cracker'cim gelse de bir onla da gitsek diyorum buradan.

ayrıca yeni aşıklarımız var odamızda. ee geldi bahar ayları, gevşedi gönül yayları hesabı, ygmr ve tjù, efendim retro ve sevgilisi "şirinlik muskası" ve bir de tabii sevgi pıtırcığı haline gelmiş sevgili "yengeç"imiz, ayça'mız ve sevgilisi mr. incredible... ne kadar güzel yarın herkesin aynı oramda bulunacak olması diye bir cümle içimden geçti gitti bir anda. bu yeni aşıklar sayesinde biz de (ben ve milove) sevgi tazeliyoruz sanki... sanki sanki yarın gittiğimiz yerde sevgi baloncuğu yaratacağız ve hep beraber uçacağız gibi geliyor. buradan sevgili cracker ve ipek'e söylüyorum, yarın gittiğimiz yerin patladığı haberini alırsanız, haber merkezlerini arayıp bomba falan olmadığını ve "minna's"ın sevgi ve mutluluktan patladığını söyleyin de ortalık karışmasın. ha eklemeyi de unutmayın "all we need is love"

-ahaha.

ne kadar eğleniyorum aman yarabbim.

evet gece gece bu kadar iğrençleşebiliyormşum demek ki. bu sefer de sınırlarımı keşfetmeme tanık oldunuz efendim. ne kadar da eminim bu yazıyı buraya kadar okuduğunuza bu arada ona da şaşırmadan edemedim. neyse...

hadi görüşürüz yarın akşama. istanbul ve londra'ya da selamlar sevgiler, öpücükler. sayın evren bey'i de piste davet etmek istiyorum bu arada. ne zamandır ses seda yok kendisinden.

herkesi öpüyorum ve diyorum ki,

herkes kendi en mutlu anında kısılıp kalsın.

amin. amen. bai.

0 saçmalayan daha çıktı: