Yüzyıldır yeni/eski gruplarla ve müzikle ilgili adamakıllı bir şeyler araştırıp, yazıp, çizmediğim için artık onlarla ilgili ayrıntılar vermekten imtina eder olmuşum. Çünkü muhtemelen burayı hala takip eden bir avuç insan benden çok daha iyi takipteler piyasayı. O yüzdendir kısa kısa videolar, şarkılar paylaşıp sadece bendeki izdüşümlerine değinişim.
Neyse uzatmıyorum. Kardeşim G. geçen gün "hastası" olduğu bir şarkıyı dinletti bana. LA'den çıkan bu Kanada ve Danimarkalı ikilinin diğer şarkılarını dinlemedim ama The Fall'u öyle sevmişim ki lk dinleyişte, gün içinde defalarca açıp dinliyorum. Şarkı piyanosuyla, ritmiyle La Ritournelle'i anımsattı; belki de ondan. Klibi ise bittersweet bir tat bırakıyor her izleyişte. Yaşadığı gel-gitler, gençliğin spontanlığına duyulan özlem ve yaşlanmanın mıymıylığı hepsi bir arada.
sesli meram 489 -- վիճակվել
2 gün önce