Pazartesi, Kasım 29, 2010

Memoryhouse - Heirloom

Buraya her yaptığını eklemek istediğim gruplar var. Farkında bile olmadan yaptıkları kaliteli dream pop ile Memoryhouse da dahil olmuş onlara. Bir besteci ve bir fotoğrafçı, hem de Kanada'dan olunca ortaya böyle işitsel ve görsel çeşitli naifliklerin güzel uyumu çıkıyor doğal olarak. Uzatmıyorum bu sefer daha çok. Son single'ları "Caregiver"'ın B-side'ı Heirloom'a çekmişler bu klibi.

Çarşamba, Kasım 24, 2010

Songs on Loop

Bu ara yapmayı en sevdiğim şeylerden biri bir şarkıya dadanıp onu birileri yeter diyene kadar dinlemek. Madem bunu bu kadar çok sık yapıyorum, o zaman neden burada bir türlü yapamadığım yazma işini hem bu şarkıları dinleterek hem de haklarında yazı yazarak yapmıyorum ki dedim. İyi demişim, zira şöyle bir şey çıktı oraya:


Songs on Loop (aka Dinle Dinle Bıkmazsın. Valla.)

Ha tabii bu kesinlikle buranın pabucunu dama attığım anlamına gelmiyor. Yok öyle bir şey. Daha uzun ve üzerine yazacak pek manalı/manasız bir şeyler bulana kadar sizi müzik odama alayım. Tekrar tekrar dinlerken o şarkıları, sizin de hoşunuza gider ve hatta bir iki bir şey anlatırım belki.

Cumartesi, Kasım 13, 2010

H for Henryk, Sorrow for Górecki



En sevdiğim klasik müzik bestecisi Henryk Mikolaj Górecki 12 Kasım 2010'da 76 yaşında öldü. Beni ve onu seven insanları, daha hiçbir şeyi bu kadar hüzünlü bulamadığım, "Symphony of Sorrowful Songs" ile bıraktı. Benden bir gün sonra 6 Aralık'ta doğumgünü olan bu adam, kulağıma çalınan besteleriyle en alakasız zamanlarda bile beni kederden, üzüntüden olduğum yerde şekilden şekle soktu. Eğer birini üzüntüden öldürmek istersem ve bunu müzik ile yapacak olursam bunu bu post'takilerle yaparım. Beni hep üzdün, kederden öldürdün ama sen huzur içinde böyle güzel güzel gülümseyerek uyu.

Symphony of Sorrowful Songs 1. Lento - Sostenuto tranquillo
Symphony of Sorrowful Songs 2. Lento e Largo - Tranquilissimo
Symphony of Sorrowful Songs 3. Lento - Cantabile semplice

Çarşamba, Kasım 03, 2010

Crystal Antlers - Summer Solstice

Kim ne derse desin teknoloji çok şahane bir şey. Crystal Antlers, ki kendileriyle Viyana'da haşır neşir olmuştum en son, güzel mi güzel bir şarkı yapmışlar. Bunu da taa nerelerden (nerelerden?) bana emailla ulaştırmışlar. Canlarım çok düşünceliler.

Neyse. Videoyu izleyen ve şarkılarını dinleyen ilk 500 kişiden biri olma şansınız var. Olunca ne oluyor demeyin, kırmayın beni de onları da. Meksika'da bir çiftliğimsi, ambarımsı bir yerlere kapanıp bir ayı aşkın süre boyunca ikinci albümlerine şarkı yapmışlar, söz yazmışlar. Bu yeni şarkıdan anladığım kadarıyla oraların sıcağını da içinde barındıran, göz önünden sarı ve tonlarını, ayaklardan da kum tanelerini eksik etmeyecek bir albüm olur bu ama şimdi "gol olur" deyince bir türlü gol olmayan futbol yorumcuları gibi olmayayım ve en iyisi susayım.

En Kötü Pazar'ımız Böyle Olsun

Tam da Türkiye'de ailelerin çocuklarına uyguladıkları baskılardan bahsetmişken,

bu çocuklar
dünyanın en mutlu çocuklarıydı
çünkü aileleri 15 derece havayı değil de güneşi kaale alıp
onları bu kılıkla Bebek Parkı'nın orta yerine bırakmıştı ve tabii ki Türk değillerdi.
Bundan hemen önce biz rengarenk balonları takip ediyorduk. Birkaç tanesini de yemiş olabiliriz.

Aa unutmadan: Amin.

Pazartesi, Kasım 01, 2010

Tamaryn - The Waves

Tıpkı deli gibi uykusu varken banyo yapamamak gibi en sevdiğim şeylerden biri olan müzik paylaşma işinden hemen önce uzun uzadıya yazılar yazamayacak ve müzisyenler ve albümlerini betimleyemeyecek kadar hevesliyim bu ara.

Tamaryn bana bir M. hediyesiydi. Birkaç grubun ve şarkının birden tanıtıldığı bir last.fm mesajlaşmasından geride kalan en güzel, en değerli şey bu grup oldu. Ne zamandır kulaklarımın pasını alacak yeni bir shoegaze albüm dinlememiş olmaktan sıtkım sıyrılmış meğerse ama ben bunu fark etmemişim. Grubun bana ilk önerilen şu aşağıda eklediğim şarkısını ilk dinlediğim anda o gün dinlediğim her şey bir anda anlamını yitirdi de denebilir. Bir süre kendimi Tamaryn dinlemeye verdiğimi de söylemeliyim. Boğazı haftaiçi her sabah ikiye ayırma esnasında dinlediğim şarkılara özen gösterir olmuştum. Tamaryn ve albümleri The Waves ise bu özenle harcanan dakikaların arkasındaki fon müziği oldu son birkaç haftadır.

Grup San Francisco'lu bir ikili aslında. Adları Rex John Shelverton ve Tamaryn (vokal). The Waves ise onların çıkış albümleri ve bir çıkış albümü için fazla iyi. Bundan daha üst bir noktaya sonraki albümlerinde tırmanabilirlerse, kendilerini en sevdiğim shoegazeciler bile ilan edebilirim. Slowdive da kusura bakmasın artık. The Waves'i dinlemek benim nezdimde soğuk puslu bir havanın ardındaki güneşi bulmaya çalışmak gibi bir şey. Çok geçmeden buluyor ve yüzünüzü güneşe dönüp kemiklerinizi azıcık sarıyla ısıtmaya çalışıyorsunuz. Mutluluk aradığınız şeyi az az bulduğunuz anlarda gizli sanırım.

Bu hafta hava ne kadar bu dediğim gibi olur bilmiyorum. Aslına bakılırsa keyifli bir haftasonuna eşlik edecek ve 20 dereceye kadar çıkabilecek bir sıcaklık var. Ama bu hafta olmasa en fazla bir aya kadar elverişli hava koşullarına vardığımızda Tamaryn'i size fısıldadığıma şükredeceksiniz. Yok eğer biliyorduysanız neden siz bana söylemediniz bu zamana kadar, bunun hesabını sorarım.

M.'e de ne kadar teşekkür etsem az. Bir ara bir sayfa teşekkür ederim buradan kendisine yine. Neyse. Yeter yine çok konuştum. Uyumadan banyomu da yaparım artık bu kadar laftan sonra.

Bu Love Fade:



Bu da Mild Confusion:



Ha bir de ben bu yazıyı yazarken çekmişler -ciddiyim: Dawning