Salı, Şubat 19, 2008

"...don't it make you feel alive?"


Geçenki iPod partisinden bir görüntüyü paylaşayım istedim. Sahnede duran o iki kişi çok eğlendiler hakikaten de. Resimleri görünce tekrardan imrendim.

Onun dışında, bugün dışarıda kendime bir şeyler bakındım. O mağaza senin bu mağaza benim gezinip durdum. Bir sürü müzik dinledim iPod shuffle haldeyken. Bugün güzel müzikler vardı yine her zamanki gibi kulağımda. Keyifliydim. Sırf kabinlerde kıyafet denerken üzerimdekileri çıkarmak zor oluyor diye bir elbise buldum aldım. Böylece plug n play oldum.

İstanbul'a biletimi aldım. Salı akşamı oradayım. Bu arada İstanbul'daki daimi adreslerimden biri olan E. geliyormuş haftasonu. Cuma gecesini ona ayırdım. Mutlu olduk.

Sonra asıl almayı hedeflediklerim dışındaki her şeyle eve geldim. Yemek yedim. Paul'u sevdim. Rüüü bana güzel, keyifli müzikler yolladı. K. ile 2008'i göç yılı ilan ettik. Öyle olacak umuyorum ki.

Yarını evde geçirmeyi umuyorum. Sabah keyifle uyanıp, derleyip toparlayacağım evi. Güzel müzikler açacağım ve hatta Star Wars bile izleyebilirim. Her şey daha güzel olacak o yüzden.

Dolabımda taa eskiden beri sakladığım bir şey var. Onu da olması gereken yere bırakacağım. Daha da güzel olacak her şey.

Son olarak kendimi "enter"a basma sevdalısı, akıcı ve adamakıllı olamamaktan muzdarip köşeyazarları gibi hissettim. Bunu sevmedim.

1 saçmalayan daha çıktı:

suninherhead dedi ki...

they didn't belieeevee me dubap dubap dup