Take Me Somewhere Nice çalarken yine anlamsız yerlere gidiyor aklım. Bu kadar çabuk nasıl olabilir böyle şeyler diyorum. Bu şarkıyla gittiğim hiçbir yol iyi olmuyor; hiçbiri doğru yerlere gitmiyor. Kendindeki melankoliyi yola bulaştırdığından mıdır nedir bilinmez, takside kulağımda son ses onu dinlerken, arada gözgöze geliyoruz şöförle. Bana baktığını görüyorum. İçinden bu şarkıyı nasıl dinleyebiliyor olduğumu bile düşünüyor olabilir. Ama gittiğimiz yollarda hep gözyaşları oluyor.
Bir sonraki iç karartıcı şarkımız ise yine Mogwai'den geliyor: Burn Girl Prom Queen. Şarkının öyle bir havası var ki ufacık bir kız çocuğuyken içimde taaa hayatımın en başlarından beri biriken tüm üzüntü verici, hüzünlü anıları birer birer topluyorum. Şarkı bitene kadar, hepsini koca bir kartopu haline getirmeyi diliyorum hepsini sürükleyerek yerlerde. Hepsi birbirine yapışıyor. Kartopu gittikçe daha kocaman oluyor. Ama şarkı öyle bir yerde bitiyor ki, yukarılara çıkarıp dağın diğer tarafına atmaya çalıştığım kartopu bir anda daha ilerleyemez hale geliyor. Orada kalıyor. Nasıl tutacağımı bilemiyorum. Daha fazla bu ağırlığa dayanamıyorum. Sırtıma almayı deniyorum. Olmuyor. Şarkı beni dağın tepesine çıkarsın diye dinlemeden hemen önce topluyorum tüm o olumsuz hisleri. Bu sefer hazırlıklıyım diyorum. Açıyorum ama bir türlü olmuyor. Şarkı bitiyor en olmadık yerde. Ben Atlas gibi, hayatımın o noktasından sonrasına o kartopuyla devam ediyorum.
Sonra Close Encounters var. Yine Mogwai sahnede. Diğerlerine nazaran daha umut vaadeden bir şarkı. Ama hiçbir zaman umutluyken dinleyemiyorum. Yine yer hizasında seyrederken ruh halim, açıyorum kendisini. Artık hiçbir zaman kuramayacağım "close encounter"larımın hayali için dinliyorum.
Killing All the Flies var bir de. Hani uzun süre bırakılmış çöp üstüne üşüşen sinekler var ya. İçimde bir süredir kokuşmuş olan o çöplüğün üstündeki sineklerin sesi var bu şarkıda. "One day I'm gonna grow wings" diyip, hep erteliyorum çöpü dışarı çıkarmayı. Haz erteleyici olduğumu söylemiştim değil mi? Peki ya bunu sadece hazzı arttırmak için değil de daha çok canımı yakmak için de yaptığımı söylemiş miydim? Peki artık borderline'dan muzdarip biri olduğumu düşündüğüm, hatta şizofrenler gibi içimde iki insanın yaşadığını düşündüğümü söylemiş miydim? Onların benden tek farkı şizofren veya borderline olduklarını bilmemeleri, söylense bile inanmamaları ki en çok imrendiğim yanları da bu. Neyse, konumuza dönelim, artık o her neyse.
Stop Coming to My House ile Mogwai merkezli yazımı bitireceğim sonra da bu gece nasıl uykuya dalabileceğim konusunda düşüncelere dalacağım, deneyler yapacağım. Şair burada bana seslenmiş sanki. Kendine gel diyor güçlü bir sesle hem de. İçinde rahatsız olduğu eve gider mi insan, değil mi? O zaman gitme diyor. Patlat o evi diyor ki zamanında onunla gördüğüm bir rüyada gittiğimiz her yeri bombalamıştı bizi öldürmek istercesine aynı şair. Ya da en azından, gitme!
sesli meram 484 -- հանգուցավոր
5 saat önce
0 saçmalayan daha çıktı:
Yorum Gönder