Kasım ayının 29'unda, öğrencilerime sabah sabah sınav vermişken, oturup yazılar yazıyordum Moleskine'ime. Kulağımda şu anda dinliyor olduğum şarkı vardı. Artık ne haldeyim, neredeym bilmezken, direnmek için son enerjimi de harcarken, bir anda bana doğru bakan bir çift göz farkedip karşıma baktığımda, öğrencilerimden birinin bana bakıyor olduğunu farkettim. "İyi misiniz?" dediğini gördüm dudaklarını okuyunca. Yüzündeki ifade şaşkınlıktı. Sanırım beni ilk kez o surat ifadesiyle görüyordu. Çok mutluydum ya hep hani... "İyiyim" dedim ama evet değildim. "Peki" dedi tatmin olmamış bir ifadeyle. Önündeki kağıda eğildi ve devam etti.
O sırada yüzümün nasıl bir halde olduğunu görmem gerektiğini farkedip, iPod'umu ters çevirdim ve üzerine yansıyan yüzüme baktım. Son yıllarda yüzümü hiç öyle görmemiştim sanırım. Analitik Kübizm denen şeyin ne olduğunu sadece o anda suratıma bakan biri doğal bir anda yakalayabilirmiş dedim sonradan o halimi düşündüğümde bir zaman. Yüzümü o şekilde ancak kırık bir aynada görebilirdim.
Az önce Korhan ile otururken, geliyor olan şeyin farkında değildim sanırım. O uyuduktan sonra odama geçtim. Müziğimi açtım. İçim burkuldu dinlemek istediğim bir şarkıyı tam açmak üzereyken çünkü gözüm bir anda o şarkıyı en son dinlediğim tarihe takıldı. 15 Temmuz 2007 sabahı diyordu. Sabah saat 08:49 hatta tam olarak. O günü düşündüm. Yaptıklarımı düşündüm. O şarkının (Sunday Morning) bir pazar sabahı çıkması olasılığını düşünüp, bu pazarın bir de öyle önemli bir pazar olma olasılığının azlığından mutlu olmuştum. Öyle ufacık bir şeyden bile mutluluk çıkarabilecek bir haldeymişim demek ki diyerek, şu andaki ruh halimi o noktaya çekebilecek hayatımda mevcut veya olmayan tek bir şey bile göremediğimi farkettim tekrar tekrar. Her şeyi denedim ama olmadı. O sabahı bu hale geleceğimi bilseydim yaşamamış olmayı tercih eder miyim sorusuna ise hala cevap bulamıyorum.
Tam anlamıyla yerin dibinden sesleniyorum ya hani herkese bir süredir. Sonra geçti gitti artık dediğim zamanlar oldu hani. Geçip gitmiyor bazen o kadar rahat, basit Korhan'a bu gece attığım nutuklardaki gibi.
O 29 Kasım sabahı dinlediğim müziği açtım işte. Bir süre buralarda yazılarımın fon müziği olmuş şarkıyı. Yerin dibindeyken bana eşlik etmiş olanı. Dante'nin Beatrice'i ona cenneti nasıl gezdirdiyse, bu şarkı da bana cehennemi gezdirdi herhalde. Şimdi yine aynını yapıyor. Yatağım artık yatılası bir yer değil, hayatım artık çekilesi bir şey değil gibi geliyor bazen. Sonra uyuyorum. Uykuyu hiç bu kadar sevmemiştim diyorum hatta bu aralar. Rüyalarla idare ediyorum. Ayıkken kaya gibi sert müzikler dinliyorum. Ama bazen olmuyor. Ne yapsam olmuyor hatta. Yarım kalan içki bardaklarının hala boş taraflarını görebiliyorum. Geçecek diyorum içimden tekrar tekrar. Artık başladığımda kaç kez üstüste dinlediğimi kestiremediğim Broken Heart'ı dinlemeyeyim yeter ki.
Bir gün bu şarkıyı en son 10 Ocak 2008 saat 03:47'de dinlemiş olduğumu görmek istiyorum. Uzunca bir süre sonra bir gün olsun lütfen ve ben bu anları gülümseyerek hatırlayayım. Şarkıyı dinlediğimde kendimi cehennemin dibinde bulmayayım bu sefer ilk kez.
iyi uykular.
sesli meram 484 -- հանգուցավոր
6 saat önce
1 saçmalayan daha çıktı:
Yorum Gönder