Bu "... maalesef." bir konuşmanın son sözüymüş. Hatta sadece konuşmanın değil de, bir ilişkinin son sözü olmuş. Az önce farkettim.
Aklıma onlarca düşünce yığılıp durdu tüm gün. Tek bir tanesini bile buraya geçiremiyorum unuttuğum için ve tüm suç bende çünkü sabah moleskine'imi almayı unutmuşum. Çanta değiştirmenin en büyük sorunu bu. Özellikle kadınlara özgü bir durum olsa gerek bu çünkü bakıyorum da bu aralar pek bir moda olan koca koca çantalardan var neredeyse her kadında. Madem koca bir boşluk var hemen dolduralım diye düşünen bu kadınlar ellerine ne geçerlerse tıkıyorlar o çantalara. Madem sigorta yaptırdık neden çarpmıyoruz arabayı mantığıyla akraba olsa gerek bu düşünce de. Neyse işte ben de bu kadınların bir üyesiyim. Yine kocaman bir çantayı bir diğer kocaman çantaya boşaltırken, bugün artık kısıtlamaya gitmem gerektiğini düşündüm bu çantaya koyacaklarım hususunda. O hiç okuyamadığım ama bu aralar hep yanımda taşıdığım koca kitabı (Slavoj Zizek'in Gıdıklanan Özne'sinden bahsediyorum. Bu kitapla ilgili aptal bir anım var ufacık onu da anlatayım yazının sonunda) hemen eleyiverdim. Sonra yanımda sürekli taşıdığım (in case) ama nadiren kullandığım makyaj malzeelerini de eledikten nasıl olduysa daha geçenlerde "son 1,5 senedir yanımdan hiç ayrılmamış bu defter yaa" diye düşünüp garip hislere ve anlamlara sürüklenmemi sağlayan o biricik defterimi koymamışım. Sanırım sürekli bir şeyler hatırlayıp, hatırladıklarını kaydeden kendimi sabote ettim bunu yaparak. Yeter artık demiş bilinçaltım ve farkında bile olmadan sinsice unutturmuş o defteri. İlginç...
Bu arada MTV Türkiye'de bir çocuk var. Bir program sunuyor. Hangi program bilmiyorum ama az önce İstanbul'da gezindiği ve röportajlar yaptığı bu programda bir DJ'in yanına gidip şöyle bir şey söyledi:
- Ben 80'leri pek bilmem, cahilimdir ama "Big in Japan" diye bir şarkı vardı. Kimindi o? Onu çalsak?
Şimdi bu gibi adamları böyle bir kanala toplamak sanırım MTV'nin son zamanlardaki kimliğinin niteliğini özetlemekte. Geçmişini bilmeyen bir toplumun geleceği olamaz demek istedim ama tabii geleceği düşünen kim?
Zizek'in bu Gıdıklanan Özne'sini de bir gün bir kitapçı rafında görmüştüm (Ne acaip değil mi?). Görmemiştim aslında. Felsefe kısmındaki rafları şöyle bir süzerken gözüme takılmıştı. Bir anda "Evet!" demiştim, "Zizek sonunda benimle ilgili bir kitap yazmış. Peki ama gıdıklandığımı nerden bilmiş? Nedir bu samimiyet?" Sonra bir göz yanılmasıyla "Özne" kısmını yanlış okuduğumu farkedip hayalkırıklığına uğramıştım. Ne günlermiş...
Bugün de böyle geçti işte. Az sonra Korhan gelecek. Dışarıda bir yerlerde buluşacağız. Bir şeyler yiyip eve geliriz sanırım. Bu sefer ümitliyim ama. Biliyorum ki bardakları dolu taraflarıyla konu edeceğiz. "... maalesef." ile biten ilişkilerden bahsetmeyeceğiz bile. Değil mi Korhan?
sesli meram 484 -- հանգուցավոր
6 saat önce
2 saçmalayan daha çıktı:
O MTV salağını ben de izledim 'malesef'. Bok yiyesice.
Yorum Gönder