Uzunca süredir adam gibi bakamıyordum buraya. Blogun rengi değişmiş, üzerindeki tozdan bir şey görünmüyor gibi geliyor bana. İşte ara ara işte gelip birkaç kelime edip gidiyorum. Otel gibi kullanıyorum bir nevi; yatmadan yatmaya.
Hava bu aralar tam da istediğim gibi burada. Sürekli yağmur yağıyor, ben evimde veya işte boş vaktimi dışarıyı izleyip, last.fm'in playlistimden benim için seçtiği şarkıları dinleyerek geçiriyorum. Bazen sürekli dolu olan bir odada tek başıma otururken, güzel bir şarkıyla güzel ve bazen de hüzünlü zaman yolculukları yapıyorum. Her şeyin kendiliğindenliğini izliyorum bu aralar. Gördüğüm her şeyi güzel olarak algılayabiliyorum çünkü aklım artık sürekli bir düzen getirme çabası içinde olmaktan bıkmış da sanki, gördüğüm eğri çerçevelere dokunup onları düzeltmek bile içimden gelmiyor. Onun öyle oluşundaki nedenleri düşünüyorum. Aklıma gelen tüm nedenleri bir çırpıda düşünüyoum ve sonunda hep anlamsız bir gülümseme kalıyor yüzümde. Mesela şu anda bir pano üzerinde asılı duran bir kağıdın bir köşesinin sarkmış olduğunu görüp onun üzerine saçma bir şeyler düşündüm ve yine aptalca gülümseyen halimi farkedişimle her şey sonlandı.
Sonra rüzgarın hiçbir engele takılmadan esebildiği bir yerde olmayı düşlüyorum. Hiç olmadığım kadar buna ihtiyacım var. Sırtıma aldığım rüzgarla sonu olmayan bir alanda koşmak istiyorum. Veya tam tersi, ona karşı yürümek, zorlukla adımlar atmak.
Rüyalarımdan biri daha çıktı. Tanıdığım birinin bebeği olacakmış; tam da daha birkaç gün önce onu rüyamda gördüğümü söylediğim şekilde.
Bu seneki Grammy ödül töreninde Radiohead'in çıkıp 15 Step söylemiş olduğunu duyduğum anki anlamsız şaşkınlık ara ara beni yokluyor. İkisi sanki birbirinden alakasız iki şey ve bir arada görünce bir at ile kalemi yanyana görmüş gibi algılayamıyorum neden beraber olduklarını.
Where I End And You Begin adlı garip şarkıyı dinlerken aklıma hep aynı görüntüler ve düşünceler üşüşüyor. Biri eşzamanlılık problemi yaşayan iki kişinin hikayesi olarak bu şarkı, diğeri de biri tükendiğinde onun tükendiği yerden başlayan ve bu şekilde ilerleyen birbirini tamamlayan iki kişinin hikayesi olarak bu şarkı. İlkinde umut yok ama ikincisinde Frou Frou'nun bir şarkısında (bilene ödül mödül yok googlelatmayın bence) dediği türden bir "güzellik" var. Gözümün önünde bu ikinci tür çift için bir imge dahi oluşuyor. Hızla ilerleyen bir çizgi (Nokia'daki Snake oyunu) durduğu yerde toplanıp nokta haline gelmiş diğerine dokunduğu anda mutlu oluyor ama o sırada o ana kadar topladığı tüm enerjiyi o nokta olan diğerini harekete geçirip açmak için kullanıyor. Dolayısıyla birbirlerini tetikledikleri bu dairesel hareket içinde temas edebildikleri zamanlar sadece dokunanın tükendiği dokunulanınsa kendine verilen enerjiyle diğerini harekete geçirmek üzere yola çıktığı anlar. O halde tam buada durup, bu şarkıyı söyleyen ve yazan o nokta olarak eylemsizce durandır diyorum ve kendisine buradan "arkana bak" demek istiyorum.
Şimdilik bu kadar saçmalamayı yeterli görüyor ve işime döneyim diyorum. Sanırım hekes için en hayırlısı bu sanırım.
sesli meram 484 -- հանգուցավոր
2 gün önce
0 saçmalayan daha çıktı:
Yorum Gönder