Cuma, Ocak 09, 2009

"arguably the best Radiohead song"



Başlıktaki tanımı ve nereden alıntılandığını söyledi dün bana birisi. Bilmediğim insanların ordan burda okuduğum ve dinlediklerime rastlayarak yorum yapmasına bayılıyorum! Bu şarkıya bayıldığım kadar hiçbir şeye bayılmıyorum fekat. "I will eat you all alive, there will be no more lies" diyor mesela şarkı. Hemen aklıma şu entrym geliyor. Çok bir sevgi dolu olduğum, sevgi denen şeyin en alasının içinde güzel günler geçirdiğimiz günlerden 22.05.03 tarihli olanında "sevgiliyi yemek" başlığına yazmışım. Paste ediyorum.

"aslında sevginin en saf dışavurumudur... aşkın ego tatmininden başka bir şey olmadığı şu günlerde, beraberliklerde aslolan, karşı tarafın "sizi sevmesi", "sizi sizin istediğiniz anlarda sevmesi" ve "sizi hep sevmesi" olduğu için beklentilerin bencilce oluşundan yola çıkarak aslında "sevgiliyi yemek" durumunun ne kadar da masumane ve içten olduğunu görürsünüz... sevgilisini yiyen biri sevgilisini, onun karşısında durup ona güzel sözler söyleyip, onunla seviştiği için sevmiyordur; bencilce onun bunları yapmasını beklememektedir; onun için esas olan herşeyden üstte tuttuğu sevgisidir. bu yüzden sevgilisini yemiştir..."

Ve gideyim istiyorum ama gidemiyorum. Daha fazla ne yazabilirim bilemiyorum. Baya bir içimde birikmiş bir şeyler var birkaç gündür anlamıyorum nedir onlar ama teker teker çıkması lazım. Midemi bulandırıyorar ama ilk defa kusamıyorum.

Bu şarkıyı dinlemeye her başlayışta, ilk dinleyişim geliyor aklıma. 2004'ün Kasım'ı gibiydi. Sanırım 1 sene falan olmuştu albüm çıkalı veya hatta evet evet daha fazla. Ben albümü dinleemiştim özellikle zira daha diğer Radiohead'lerden başımı kaldırmak istemediğimi ve daha fazlasının bana kaldıramayacağım bir yük olacağını düşünüyordum Sonra bir gün ne alakaysa, sokakta yürürken cd'yi çıkarıp takmıştım. O zaman discmanler vardı tabii. Hey gibi hey... 2004'e o zamanlar diyorum falan. Neyse... Bu şarkıya gelene kadar beynim kısım kısım yanmıştı zaten. En sonunda bu 'I'll eat you alive"ı da duyunca, sokakta kaçacak delik aramıştım adeta. Hani bazen izlediğiniz bir filmde veya bir dizide bir karakterin hareketlerine karşılık tepkiler verirsiniz -örneğin, ben The Office izlerken Michael'ın girdiği durumlara aşırı tepki veriyorum, utanıyorum, sıkılıyorum, oturduğum yerde ezilip büzüşüyorum, suratım şekilden şekle giriyor. Bu şarkıya da böyle fiziksel bir tpki vermiştim. Önce koşarak uçmayı deneyesim gelmişti. Sonra azıcık kalan aklımda kendime mukayyet olmuştum her nasılsa. Sonrasında da

"I can watch but not take part
Where I end and where you start
Where you, you left me alone
You left me alone"

derken Thom, yüzümün girdiği şekillerin kıvrımlarında kaybolmak istemiştim. Haytımda ilk defa birini sevmenin ne kadar ağır bir şey olacağını hissetmiştim. Bir yandan da hiçbir zaman daha fazlasını çekemeyeceğimi bildiğim bir aşk acısı çekiyor olduumun farkındalığıyla ayakta durmaya çalışıyordum. Sanırım "Gazi" gibi bir paye verilecekti bana gibi bir şeyler düşünüyordum. Nasılsa daha fazlasını çekemeyeceğim aşk konusunda -ki o sırada aileme bir şeyler olsaydı ancak o kadar üzülürdüm gibi bir şeyler düşünüyordum da ara ara- diye düşünüp, bokunu çıkarana kadar o hissi tüm ağırlığıyla sırtıma yükleyerek kalbimin, aklımın ve benliğimin üzerinde tepiniyordum. Hala yapıyordum bunu ben bir sene öncesine kadar da neyse ki biraz daha akıllandım. Ama haklıymışım, o zamandan sonra kimse canımı o kadar acıtmadı. Arşiv ve hafıza takıntılı bir insan olarak iki hafta boyunca ne yaptığımı kesinlikle hatırlamadığım bir ikibinüçekimbaşı dönemim vardı ki hala nasıl neler oldu bilmiyorum. Hatırladığım tek şey rüzgar, fırtına, ağaçların yaprakları, önünde oturduğum duvarın üzerindeki çatlaklar, ileride görünen bir çatı katının mavi brandaları... Sonra annemin sesiyle o zaman dilimi içinde hatırlamadığım bir anda birkaç dakikalık bir uyanış. Ağzımdan ağlamadan çıkamayacak olan o sözler. "Gelme" deyişim. Uyuz soğuk bir kız çocuğuyum anne babama karşı.

Velhasıl şimdi dönüp bakıyorum ne hayal gibi hatırlanan bir dönem var o dönem dışında ne de o derece o kadar yası tutulan başka bir aşk veya başka bir olgu. Hepsi de ucundan kıyısından girişmişler bozmaya içimdeki kalın tabakayı. Bazıları başarırmış gibi hissettirmiş ama aslında uzun vadede "everything in its right place"miş falan filan...

Bu şarkının hatırasından buralara geldiğime de inanamıyorum şu dakika. Sounda işte "I will eat you all alive, there will be no more lies" diyor ya. Ben o ada o şarkıyı albümün en güzeli ilan etmiştim. Sonra zaman geçti ben hissel olarak bir hödük haline geldim -ki şu anki halimle (bkz: divina). Myxomatosis'i tercih eder oldum. Üstüne daha da beter "A Punchup Drunk at a Wedding" dinlemeye başladım. Sonra ama dönüp dolaşıp aynı yere geldim: bu şarkı.

Yazıya başladığımda bir şeyler yazasım var ama bilmiyorum gibi bir şeyler düşünüyordum ve yazmışımdır da eminim. O kadar üşeniyorum ki bakmaya. Eh işte çarşıdan aldınız bir tane eve geldiniz bin tane oldum. Matruşka gibiyim vesselam.

Ha bir de şarkının delik deşik edilmemiş tek yeri var aslında onu da burada dillendirmeyeyim. Bir gün hakikaten öyle hissettiğim bir ara güzel hislerle tepeden tepeden onu buraya yazı başlığı yapayım istiyorum.

2 saçmalayan daha çıktı:

pisces dedi ki...

heyecanlandım yazıyı görünce yorum yapmadan geçmiyim dedim :)

lisedeydik ,3 kız çocuu,birimiz aşk acısıyla bir çocuğa mesaj atmak istedi...mesaj aynen şuydu "seni kızartıp yiycem" sora kahkahalarla gülüp mesajı zar zor engelledik...

bi gün bi kitapta yeniden karşıma çıktı..Kürşat Başar - Başucumda Müzik,alıntılıyorum izninle ;)

"-Seni yemek istiyorum,dedi.Kıpkırmızı oldum.Bir an gözgöze durduk.Anladım ki gülünecek birşey söylemiyor.

Çok garip bir anı,biliyorum ama onca kışkırtıcı şeyden çok nedense bu söz beni çılgına çevirdi.Sanki bana halâ,bir insanı istemenin,sevmenin en son noktası buymuş gibi gelir.Birini yemek istemek.

Komik değil mi?"

Evet,komiktir ki yeniden karşımda.Yalnız değiliz :)

divina dedi ki...

Evet evet. Başucumda Müzik adlı kitapta o cümleyi ben de gördüğümde çok şaşırmıştım. Kürşat Başar sever bir insan olarak onun kitabında ondan önce sözlüğe yazdığım bir şeyi birebir görmek çok ilginçti. Hatta "Ah sözlükteki yazımı görmüş de benden almış fikri ahahha" deyip eğlendim bile.

Ben de eski bir sevgilime söylemiştim bunu. Seni yemek istiyorum demiştim bir gece tam da yemek yerken. :) O çok güzel bir andı açıkçası. Onu yemek istediğimi hissetmek. Velhasıl evet yalnız değiliz. Thom liderimiz olsun bence :)

Teşekkürler anılar ve sözleriniz için :)