Bugün B. ve S. ile geçirilen fazlasıyla keyifli günden sonra eve gelip de odama girdiğimde, ilk yapmak istediğim dışarıdaki yağmur sesiyle senkronize bir halde içimi bir garip edebilecek albüm olan Suburban Light'ı açmak oldu.
Cameron Diaz'ı hiç sevmem aslında ama Vanilla Sky'daki "the saddest girl to ever hold a martini" sahnesindeki haliyle aklımda kazılıdır kendisi. Bu albümü dinlerken ben de öyle oluyorum sanki. Martini kadehi falan tuttuğum yok. Olsam olsam "the saddest girl to ever write a blog while listening to the clientele's suburban light" olabilirim. O da kalsın mümkünse; hem çok uzun... Kimsenin aklında öyle yer almak istemiyorum.
Bu aralar birileriyle konuşurken ben ben olmaktan çıkıyorum. Ağzım ellerim benden değilmiş gibi hareket ediyor. Gözlerim dalıyor gidiyor. Aklım tamamen dış mihraklarca ele geçirilmiş, ağzımdan çıkan hiçbir kelime ile bağlantım kalmamış gibi hissediyorum. Hiç alakam olmayan noktalarda kendimi olmadık şekillerde ifade ediyorum. Durumdan duruma değişebilecek sözler söylüyorum. Aslında çoğu gerçek değil. Şu aralar gerçek denen şeyin etrafında dahi bulunmak istemiyorum. Bununla alakalı sanırım her şey de.
Hiç aklımda yokken bugün ne zamandır yapmadığım bir şey yaptım ve tarot kartlarıyla oynayıp, bir şeyler saçmalayıp durdum. Benim için güzel şeyler söylendi ama hiçbirine inanmadım. Yay burcu, yükseleni İkizler, Ay, Merkür, Venüs, Uranüs'ü Akrep ve Mars'ı Oğlak biri olarak astroloji ve tarot zaten hiç inanmadığım şeylerdi(!) İnanmayın sakın bana da onlara da.
Bugün ilk kez bu kadar eksikliğini hissettim bir şeyin. O şeyin kendisini hayatımda var etmesi olasılığını düşünmek bile istemiyorum. Aklım bir orada bir burada dolanırken, konudan konuya atlarken, her seferinde durduğu yer tam da bu eksikliğin kendini gösterdiği yer oluyor. Ne olacak bilmiyorum. Parlayan o bir çift gözü aynada görmekten sıkıldım, karşımda görmek istiyorum sanırım.
sesli meram 484 -- հանգուցավոր
2 gün önce
0 saçmalayan daha çıktı:
Yorum Gönder