Ben bugünü doğumgünümden dolayı kendi "thanksgiving" günüm ilan ettim. Malum her gelen mesaja veya telefona karşılık bir teşekkür ediliyor haliyle. Yalnız benim gündemimle sözlük ve hatta ülkenin gündemi haliyle denk olmuyor. Büyüdüm ve dünya etrafımda dönmüyormuş onu farkettim bugün!
Neyse bugün sözlükten gördüğüm kadarıyla Ermeni Soykırımı'yla ilgili birkaç aydınımız Ermeni Soykırımı'yla ilgili bir tür "özür dileme" kampanyası başlatmışlar. Kapmpanya metninde de şöyle cümleler varmış sanırım: "1915’te Osmanlı Ermenileri’nin maruz kaldığı büyük felaket’e duyarsız kalınmasını, bunun inkar edilmesini vicdanım kabul etmiyor. Bu adaletsizliği reddediyor, kendi payıma Ermeni kardeşlerimin duygu ve acılarını paylaşıyor, onlardan özür diliyorum."
Şimdi "aydın" denen kesimin böyle bir işe girişmelerindeki amaç "Biz aydınız, bakın bu kampanya da çoğunluğa uymadığımızın, günümüz aydınlarında default bulunan rahatsızlığın bizde de olduğunun kanıtı, e evet doğru bildiniz; bizi aydın kılan şey tam da bu. Bir tek biz düşünüyoruz böyle şeyleri böyle abuk bir ülkede. Bir tek biz görüyoruz insanların gözardı ettiklerini. Çok gelişmiş vicdanlarımızla insanların gözlerini açıyoruz, akıllarına ışık tutuyoruz ki farkına varsınlar" tavrını insanların gözüne gözüne sokma, en olmadık zamanda bunu kanıtlama istekleri gibi geliyor artık bana.
Evet, ben de bu meselede soykırımın yapıldığına inananlardanım. Ama bunun için özür dilemesi gereken veya daha doğru bir tabirle özür dilemekten daha çok "gereğini" yapması gereken hükümetler ve devletlerdir. Benim veya soykırım yapıldığına inanıp da bunu lanetleyenlerin insanların, o zaman bu soykırımı yapanların düşünce düzenine sahip olmadığı kesinken, neden Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak Ermenilerden özür diliyoruz, bunu bir türlü anlayamıyorum. Madem bu kadar aydınsınız o zaman devlete kafa tutun, insanları imza atmaya yönlendirip daha da kutuplaştırmayın. O imzayı atmayan ve atmak istemeyen insanların en azından yarısı soykırım fikrine tersken, sanki imza atmayanları ilgisiz, pasif veya faşist olarak etiketlemeye kimsenin hakının olmadığını düşünüyorum. Benim vicdanım soykırım fikrini tümden reddettiği için rahat zaten. Madem ortada devletler arasında bir anlaşmazlık var bu konuda, madem biz Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları olarak o soykırımı yapmamışız, o zaman bireye veya topluluklara düşmez diye düşünmekteyim bu özür dileme işi. Ortaya çıkması gereken ve kabullenilmesi gereken bir soykırım var ise ki evet var bence, bunu belgelerle insanların ve devletin gözüne sokarsınız, sessiz sessiz orada burada lafla sözle olayı yaymaya çalışarak, orada burada "aydın" etiketi avına çıkmış gibi imza toplayarak yapamazsınız. Ne olacak yani, vicdanlarımız mı temizlenecek, her şey daha mı doğru olacak, soykırım kabul mü edilecek o kampanya sonunda? Bu tıpkı aynı aydın kafaların Facebook'ta sıklıkla eleştirdiği ve dalga geçtiği "Atatürk'e dünyanın en iyi lideri diyen 2897289729837 kişi bulabilirim (arkadaşına yollamayacaklar katılmasın" tadındaki grupların işlevsizliğinde bir adımdır. Başında Baskın Oran var diye daha farklı bir anlama sahip olamıyor maalesef bu tür girişimler. Türkiye'de "aydın" sıfatıyla anılan insanların sahip oldukları, Avrupa'ya ayak uydurunca, dediklerini sorgulamadan kabul edince daha aydın olacaklarına dair yanılsama ne zaman sonlanacak acaba? Aynı aydınlar Asala'nın operasyonlarını da büyük ihtimalle kendilerine soykırım yapıldığı kabul edilmeyen ve ezilen Ermenilerin seslerini duyurma çabası olduğunu da düşünüyorlardır yoksa biraz da seslerini bu yönde çıkarıp en azından eşit bir çaba gösterirdi iki ülke arasındaki bu sorunun çözümüne yararlı olmak adına.
Bir de tabii eğer amaç bu soykırımı kabul ettirmekse, kabul edenleri bir araya toplayarak yapılmaz bu iş. Akla inanan aydınlar oalrak yine o aklı kullanarak bunu reddeden insanları anlayıp onlara karşı argümanlar sunarak, kabul ettirme gibi bir yol seçilmesi gerekiliyor. Keşke daha adam akıllı adımlar atabilen aydınlarımız olsaydı da devletçe Ermeni Soykırımı'nı kabul edebilseydik. İnsanların birbirlerine karşı olan halihazırdaki önyargılarını yıkabilecek yetenekte "aydın"larımız olsaydı da, istediğimiz kadar farklılıklarımızı sergileyebilseydik. Düşünceleri özgürce ortaya koyma konusundaki yılmaz savaşlarını o düşüncelerin özgürce uygulanması konusunda devam ettirebilseler ne kadar mutlu bir toplum olurduk.
Konuyla ilgili ekşi sözlük'te yazılanlardan bir tanesi de tam olarak katıldığım tek yorumdu. Onu da yazmak istiyorum. Bree demiş ki:
"bence hiçbir sorun yok bunda kana kanla, kine kinle karşılık vermemek lazım. iyi yapmışlar bugün ben ermenilerden 1917'deki kayıpları, sonrasında maldan mülkten olmaları için özür dilerim, sonra o benden avrupa'daki elçilikler orly katliamı ve benzer terörist faaliyetler için özür diler, sonra ben gider rumdan atalarını izmir'den denize döktük diye özür dilerim, sonra o gelir kıbrıs'taki soykırım olayları için özür diler.
sonra amerika gider japonya'ya bomba atıp, ordusunu dağıttığı ve halen daha ülkesinden çıkmadığı, pis askerleri için de bir sürü tecavüz olayına karıştıkları sonunda ülkelerine dönüp sıyırdıkları için özür diler, japonya çin'den özür diler, sonra abd wietnam için özür diler. sonra demokrasi getirdiği yerler, darbe getirdiği yerler vs için özür diler. ingiltere ve fransa eski sömürgeleri için özür dilerler, hala sömürdükleri ve sömürmeye devam ettikleri insanlardan özür diler. ya aslında bunların özür dileyecekleri çok yer var bazılarını bilmiyoruz bile, ama dile dile bitmez. dilemekle çözülüyor nasılsa, üzgünüz demokrasi getirecektik ama olmadı."
sesli meram 484 -- հանգուցավոր
2 gün önce
0 saçmalayan daha çıktı:
Yorum Gönder