Bugün hayatımda görebileceğim en güzel filmi izledim herhalde.
"The Fountain"...
Kelimelere nasıl dökebilmişim, buna nasıl cesaret edebilmişim ekşisözlük'te inanılır gibi değil ama insan dayanamıyor bir yerlere akıtması gerektiğini hissediyor filmden sonra içindekileri. Yanında sevdiği bir adam istiyor bir kadın, eminim bir erkek de yanında sevdiği kadını arıyordur. Hayatımda başlayan ne varsa bu filmle başlasın bu filmle bitsin istiyorum. Durup durup sigara yaktıracak, durup durup Clint Mansell'in Together We Will Live Forever'ını dinletecek, yapılan herhangi bir aktivitenin arasında kendine boşluklar yaratıp düşündürebilecek bir film bu.
Olmasını istediklerim ve olanlar diye ikiye ayırdığım, kimselerle aslında hiçbir şeyimi paylaşmadığım bu uzun zamanda, bu filmin benimle paylaştıklarını, bana tuttuğu aynanın nasıl da pürüzsüz ve berrak olduğunu nasıl anlatırım... Keşke bir yolu olsaydı.
Artık "olmasını istediklerim" diye bir klasör istemiyorum hayatımda. Ya olsunlar ya da olmasınlar diyorum içimden film bittiğinden beri. Ya olsunlar ya da olmasınlar. Evet.
İçimden akanları nerelere boşaltırım, o "hayat ağacı"ndan kim ne kadar içine akıtmak ister benden çıkanları bilmiyorum da. Kendi çözümsüzlüğüyle boğuşmaya çalışan biri olmaktan da sıkıldım çünkü. Biri çıksa artık "finish it" dese keşke... O biri öyle biri olsa ki sesini bana duyurabilecek kadar güçlü, sesini duyabileceğim kadar benden olsa.
Geçmişimle boğuşmayı bıraktım derken, şimdiler ve geleceklerle uğraşmak zorunda kalmak beni fazlasıyla yoruyormuş onu farkettim az önce de... Uğraşılacaklar listesinden hayatımın bu kadar içinden, "ben"den bir şeylerin olmasını da istemiyorum.
O da artık -ki buraları da okur o; bilir o kendini hatta, şimdilerde olsa, başka yerlere kaymasa. Buralarda yanımda bir yerlerde dursa. Ama her şeyin zamanı var oysa ki... Şimdilere, buralara gelmek için hesap kitap yapmak lazım eskilerle oturup. Bakalım...
Bir gün de bir şeylere feci halde takılıp kalmaktan korkuyorum aynı bazı şeylerden yakın zamanda korktuğum gibi. O korkular şimdilerde bu korkulara yol açtı işte... Biliyor olmak; öngörebiliyor olmak ne kötü bazı görüntüleri; bazı kokuları, tatları önceden hissedebiliyor, algılayabiliyor olmak ne sıkıcı... Ama ne çekici...
Neyse, daha fazla zırvalamadan artık bitireyim ben bugünümü.
Yeni bir günde bana bir film tarafından tutulmuş olan aynanın yalın parlaklığında kararlar diliyorum kendime. O kararları uygulayabilecek irade ve güç aynı zamanda.
İyi geceler.
sesli meram 483 -- հոգաբարձու
6 gün önce
0 saçmalayan daha çıktı:
Yorum Gönder